Kayıt Tarihi: Monday, November 9, 2020 4:47 PM
Seyahatnamelerde Ereğli
1961 yılının 6. Ayının 16'sında Eregli'de iki kuşaktır eczacı bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldim.Turgut Reis Ilkokulu'nun ardından Galatasaray Lisesi'ni 1980'de bitirdim..On yaşlarından beridir kokusunda büyüdüğüm Memleket Eczanesi beni eczacı yaptı.Askerlik görevini yerine getirdiğim 1986-87 Çanakkale Deniz Hastanesi dönemi dışında dedemin eczanesinde babamla birlikte çalıştık.Halen üçüncü kuşak olarak dede yadigârı Memleket Eczanesi'ni sürdürmeye çalışırken 2004'ten bugüne Ecz. Sabit Duran'ın Ereğli Tarihi'ni yayınlamak üzerine başladığım çalışmalar beni bir yerel tarih tutkunu haline getirdi.Geçen yılsonu yayımlanan "Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde Ereğli" adlı bir kitabım var..
Ahsen Karagöl
2016 yılı Mayıs ayında başladığımız yazı dizimizde bu ay son seyyah paylaşımını yapıyoruz. ‘Seyahatnamelerde Ereğli ve Yakın Çevresi’ adlı 2008’den bugüne Gürdal Özçakır’la birlikte birlikte sürdürdüğümüz ortak çalışmanın sonucu yayımlanacak kitabın tanıtımının yapılacağı son yazı ile dizimiz önümüzdeki ay sona erecek.

Son Seyyah’ımız, 1988 doğumlu bir hemşehrimiz olan Ahsen Karagöl, Gürdal Özçakır’ın öğrencisi de olduğu Karadeniz Ereğli Anadolu Lisesi’ni 2006’da bitirdikten sonra üniversite eğitimi için İstanbul’a taşınmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde çift anadal programıyla 2011 senesinde İnşaat Mühendisliği, 2012 senesinde ise Mimarlık bölümlerinden mezun olmuştur.

2015 yılında İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon programında Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller danışmanlığında ‘Karadeniz Ereğli Kalesi’nin Mimari ve Yapısal Analizi ve Bir Kültür Varlığı Olarak Değerlendirilmesi’ adlı yüksek lisans tez çalışmasını (1) tamamlayarak Ereğli Kalesi üzerine halen varolan en ayrıntılı bilimsel çalışmayı ortaya koymuştur.

‘Büyük büyük dedem Hacı Musa Efendi’ye, memleketim Ereğli’ye ve tüm aileme’ ithafıyla başlayan Ahsen Karagöl’ün tezi, ekleriyle birlikte 412 sayfadan oluşur.

10 sayfalık bir Girişin ardından, Kaleler; Kent Surları; Gözetleme Kuleleri ve Hisarlar, Şatolar alt başlıklarıyla ayrılan, 4 sayfalık Savunma Yapılarının anlatıldığı kısa bir açıklama yer alır.

Bunu izleyen 162 sayfalık Karadeniz Ereğli Yerleşmesibölümünde, Coğrafi Konum; Tarihsel Gelişim; Sosyal ve Ekonomik Yapı ve Kültür Varlıkları (Savunma yapıları, Anıtsal yapılar, Sivil mimarlık örnekleri, Endüstri mirası ve Modern mimarlık örnekleri) alt başlıklarıyla kentimizin ayrıntılı ve özenli bir anlatısı yanında mimari miras envanterinden bir kesit yer alır.

Tez çalışmasının asıl konusunu ele alan ve 4. bölümü oluşturan Karadeniz Ereğli Kalesi başlıklı kısım, 64 sayfadır; Kaleyi Konumu ve Çevresel Özellikleri, Tarihçesi, Mülkiyeti ve Yasal Durumu, Mimari Özellikleri, Malzeme ve Yapım Tekniği ile son olarak Saptanan Hasarlar ve Nedenleri alt başlıklarıyla, bugüne kadar Ereğli’de yapılmış en kapsamlı incelemesiyle anlatır.

Devamındaki iki bölümde; Karadeniz Ereğli Kalesi Restitüsyonu başlığı altındaki 40 sayfalık bölümde, kaynaklar ve yapı üzerindeki izler üzerinden yapının geçmişinin araştırılırken, Karadeniz Ereğli Kalesi'nin Bir Kültür Varlığı Olarak Değerlendirilmesine Yönelik Koruma ve Müdahale Kararları başlığı altındaki 40 sayfalık bölümde ise bu çok değerli kültür mirasımızın ileriye yönelik nasıl korunabileceği konusu işlenir.

Tez, 6 sayfalık Sonuç ve Öneriler bölümüyle sona erer.

Kitap olarak yayımlanabilmesini gönülden dilediğimiz bu çok değerli çalışma, her bir sayfasından çok özen ve emek verildiği, kaynak araştırmasının çok ciddi yapıldığı anlaşılan; bugüne dek Ereğli için bir Türk –ve üstelik Ereğlili olan– araştırmacı tarafından ortaya konulmuş en güzel eserdir.

Ahsen Karagöl, 2018 yılında yayımlanmış #67300 dergisinin 12. sayısında, ‘Ereğli’nin Surları’ başlıklı yazısına şöyle giriş yapar: (2)

“Daha küçük bir çocukken, Dikili Caddesi’nin sonunda sarmaşık kaplı Kız Kapısı’nı görünce mutlu olur, penceresi kapısı olmayan bu garip şey ne işe yarar, içinde kimse yaşar mı diye düşünürdüm. Kaneri’den geçerken büyük taş bloklara bakar, binalar arasında sıkışmışlığına üzülürdüm. Anneannemler konuşurken sahil yolunun yerinde deniz olduğunu duymuştum; o günden sonra At Kapısı’nda merdivenlerden inerken ve devamındaki duvarın dibinde yürürken, denizin bu duvarlara çarptığı zamanları hayal ederdim. Bütün bu acayip duvarlar beni kendine çekerdi, nedenini bilmezdim. Seneler sonra, üniversite eğitimim sonrasında bu bahsettiğim duvarların sıradan duvarlar olmadığını anladım. Bunlar Herakleia Pontike’nin surlarıydı.

Kentli olmak; yaşadığı yeri tanımak, benimsemek ve sevmek demektir. Ereğlililer olarak kentimizi çok sevdiğimizi her yerde göğsümüzü gererek söyler, Zonguldak’ın adını anmaz ‘Karadeniz Ereğliliyim’ deriz inatla. Ama iş tanımaya gelince, bir parça eksiğiz kanımca. Bu eksiği biraz olsun kapatabilmek için, yüksek lisans tezimde Ereğli üzerine çalışmaya karar verdim. 2015 yılında İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon programında ‘Karadeniz Ereğli Kalesi’nin Mimari ve Yapısal Analizi ve Bir Kültür Varlığı Olarak Değerlendirilmesi’ adlı tez çalışmasını tamamladım. Ve 67300 dergisi için, eski Ereğli üzerine yazmaya, tezim kapsamında incelediğim, tarihi kentin sınırlarını gösteren surlar ile başlamak istedim.”

Tezin yayınlanmasının ardından, Kasım 2016’da Sakarya’da gerçekleşen 20. Uluslararası Ortaçağ Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu’nda Ahsen Karagöl ve danışmanı Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller, ‘Ortaçağ Savunma Yapılarına Bir Örnek: Karadeniz Ereğli Kalesi’ başlıklı bir bildiri ile katılmışlardır.

5 sene boyunca Topkapı Sarayı’nda mesleki çalışmalarını sürdüren Ahsen; saray yapılarında belgeleme ve tarihsel-mimari araştırma çalışmalarında yer aldıktan sonra, sarayı kentten ayıran sur duvarları olan Sur-i Sultani’nin Osmanlı dönemi kara surlarının restorasyon işlerinde şantiye şefi olarak görev yapmıştır.

Restorasyon uzmanı, yüksek mimar ve inşaat mühendisi olan Ahsen, 2018 senesinden beri İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Programında doktora eğitimine devam etmektedir.

Yüksek lisans tezi ile Ereğli çalışmalarına 2014 senesinde başlayan Ahsen, 2018 senesi baharında Ereğli Kalesi yapı malzemesi araştırmalarıyla devam eder. Doktora eğitimi kapsamında Dr. Işıl Polat Pekmezci yürütücüğündeki Koruma Mimarları İçin Laboratuar Eğitimi (Laboratory Training For Architectural Conservators) dersinde, Ereğli Kalesi’nden aldığı malzeme numuneleri üzerine çalışır. Ahsen, grup arkadaşları ile birlikte Ereğli Kalesi’nin özgün harçları ve taşları üzerinde karaterizasyon amaçlı analizler (kızdırma kaybı analizi, asit kaybı analizi, elek analizi ve agrega boyut dağılımının belirlenmesi, yağ ve protein analizleri, suda çözünen tuzlar ve iletkenlik testleri, su emme ve kılcallık…) gerçekleştirir. Analizler sonucu kalenin harçlarının Ortaçağ kireç harcının karakteristik özelliklerini taşıdığı yönünde sonuçlar elde edilmiştir. Ahsen malzeme çalışmaları için yeterli maddi kaynağı sağladığında, kent surlarını da kapsayan daha geniş ölçekte çalışmalar yapmayı planlamaktadır.

Ahsen, Ereğli’nin kültür varlıkları üzerine çalışmalarını Kandilli ile sürdürür. Kandilli Kömür İşletmeleri Yerleşkesi, kömürün madenden çıkarılıp nakledilmesi için gerekli tüm işlevleri kapsayan teknik ve idari yapıları yanında, barınma ve sosyal donatıları da içinde barındıran denize hâkim ormanlık alanda kurulu bir komplekstir. Dr. Gülsün Tanyeli yürütücülüğündeki ‘Endüstri Arkeolojisi’ adlı doktora dersi kapsamında, Ahsen Ocak 2019’da ‘Kandilli Kömür İşletmeleri’ isimli bir araştırma raporu hazırlar. Ulaşılabilen yazılı kaynakların azlığı nedeniyle, sözlü görüşmeler ve yerinde incelemeler çalışmanın belkemiğini oluşturmaktadır.

Sözü edilen raporda; endüstri devrimi ve kömür ilişkisi, Osmanlı topraklarında kömürün bulunması ve Ereğli kömür havzasından bahsettikten sonra çalışmanın esas konusu olan Kandilli Kömür İşletmeleri’ne sıra gelmektedir. Bu bölümde yerleşke, konumu, tarihi ve yerleşkedeki yapılar ile tanımlanmaktadır. Günümüzde Aspiratör Binası olarak anılan ancak özgün işlevinde Elektrik Santrali olan yapıdan detaylı şekilde bahsedildikten sonra; müdür evi/gümrük yapısı, ocak ve tüneller, motor tamir atölyesi, silolar, çekek/galeri gibi yakın çevrede yer alan diğer yapılara da yer verilmektedir. Nakliye araç ve yöntemleri bölümünde; dekovil hattı, varagel, tumba, mavna, havai hat, demiryolu ve liman gibi kömürün nakledilmesinde yararlanılan sistemler hakkında elde edilen veriler paylaşılmaktadır.

İşletme çevresinde gelişen kentsel doku ve sosyal yaşamın da endüstri işletmesinin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmasının önemi vurgulanarak; konut dokusu, sinema, kilise/cami, misafirhane gibi yapı kalıntıları ile lambahane ve yazıhane (ortaokul) gibi işletmeye ait üst kotta yer alan yapılar tanıtılmaktadır. İşletmedeki yapıların kaybedilmesinin nedenleri ortaya koyulduktan sonra; kömür havzası çevresindeki endüstrileşme bölümünde Kardemir, Çates ve Erdemir gibi ülke çapında önem taşıyan öncü endüstri tesislerine de yer verilmiştir. Son olarak, değerlendirme ve sonuç bölümünde güncel durum tanımlanmakta ve alan ile ilgili planlanan ancak hayata geçirilemeyen projelerden bahsedilmektedir.

Raporda yer alan dikkat çeken noktalar ise; ‘Kandilli yerleşkesinin gelişmesinde bölgedeki İtalyanların etkisi bulunması’, ‘2015 yılında alınan tescil kararlarının alanın koruması için geç kalınmış adımlar olması’ ve ‘Kandilli’nin en önemli koruma probleminin, yeniden ormana kazandırılmak üzere, geçici süre için yerleşme imtiyazı verilen orman kadastrolu bir alan olması’ ve ‘yerleşkenin günümüzde kaderine terk edilmesi’dir. Yazar, Kandilli’nin önemine dikkat çektiği satırlarında: “Kömür yerleşkelerinin modern, özgün ve nitelikli bir modelini sunan Kandilli Kömür İşletmeleri Yerleşkesi, ülkemizin kömür teknolojisini yansıtan bir mirastır ve tarihi belge değeri taşımaktadır. Günümüze ulaşan son mimari parçalarının, teknik donatıları ile birlikte korunması ve alanın en etkileyici deneyimi olan varagelin yeniden işletilmesi önerilmektedir.” ifadelerini kullanmaktadır.

Bahsi geçen raporun önsözünde ise yazarın alana duyduğu beğeni ve korunamamasından ötürü duyduğu üzüntü açıkça okunur:

“2003 senesinde lisede hazırlık öğrencisi iken, KEAL (Karadeniz Ereğli Anadolu Lisesi) Fotoğrafçılık Kulübü gezisinde gittiğim Kandilli’yi, orman ve deniz arasında saklanmış bu esrarengiz yeri unutmam mümkün olmadı. Henüz on beş yaşında bir genç iken aklıma kazınan ve on beş sene sonra ‘Endüstri Arkeolojisi’ dersinin rüzgârıyla kendimi içinde buluverdiğim Kandilli’de beni etkileyen ‘doğa - mimari - teknoloji’ kesişiminin gücüydü.

Güzel bir orman yolundan inerken, ulaşacağınız yerin ortalama bir hayal gücü ile güzel bir manzara noktası olacağını tahmin edersiniz. Birtakım terk edilmiş binaların bitiminde yol aniden son bulduğunda, karşınıza bir sürpriz çıkar: ‘Varagel’. Varagelbaşından aşağı bakıldığında; dimdik bir yamaçta, boylu boyunca uzanan ve perspektifle ufacık bir nokta oluveren raylar ve rayların sonunda ise kayalıklara çarpan Karadeniz görünür. Aşağı inmek için sabırsızlanırsınız devamını görebilmek için, bir yandan da varagel yolculuğu hiç bitmesin istersiniz. Bir roller coaster gibi hızlanacak sanırken, varagel halatlarını gıcırdatarak yoluna devam eder. Orman içinde sizin için açılmış o yoldan aşağı inerken, denizi gittikçe yaklaşarak izleme şansınız olur. Aşağı indiğinizde gariplikler devam eder: Sarp kayalıklarla bütünleşmiş taş duvarlar, kayalar arasına tutunmuş garip köprüler, birden çalışmaya başlayacak sandığınız donmuş vinçler, heyecan verici tüneller, terk edilmiş hüzünlü vagonlar ve o güzel tuğla bina. Daha önce gördüklerimden farklı, sanki Avrupalı bir turist, ne işi var Ereğli’de, hele ki ormanın sonunda, dünyanın ucundaki bu fenerde…

Bugün eski eser sevdalısı bir mimar olarak Kandilli’nin değerini idrak edebiliyorum ama onun ruhunu bundan on beş sene önce hissetmiştim. 2018’de geldiğimde, onu bıraktığım gibi bulamadığım için çok üzgünüm. Kaybedilmiş her taşı, tuğlası için üzgünüm.”

Kısa adıyla DOCOMOMO (DOcumentation and COnservation of Buildings, Sites and Neighborhoods of the MOdern MOvement) olarak anılan Modern Hareketin Binalarının, Sitlerinin ve Çevrelerinin Belgelenmesi ve Korunması-Türkiye Çalışma Grubu’nun düzenlediği yıllık etkinlikte Türkiye’deki modern mimarlık mirasının tanıtıldığı poster sunuşları gerçekleşmektedir. Kurumun sayfasında (3) etkinliğin amacı, ‘20. yüzyıl Türkiye mimarlığının bugüne kadar belgelenememiş olan örneklerine, özellikle de Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentler dışındaki üretime dikkat çekmesi ve oluşacak yeni bakış açılarıyla dönem mimarlığının yeniden yorumlanacağı bir tartışma ortamı yaratması’ şeklinde tanımlanmaktadır. Mimarlık mirasının modern örneklerinin genellikle ‘korunmaya değer’ bulunmadığı ülkemizde, bu sunuşlar farkındalığı artırmakta ve bahsi geçen yapıların ülke çapında bilinirliğini artırmaktadır.

Bahsi geçen DOCOMOMO TR yıllık buluşmasına 2018’de Zonguldak ev sahipliği yapmıştır. Geçtiğimiz yılların poster sunuşlarında Zonguldak’ta yer alan Maden Makineleri Fabrikası, Elektrik Atölyesi, Merkez Lauvar, Amele Hastanesi, işçi konutları gibi kömür işletmeleri ile ilişkili yapılar yanında Halk Evi ve Filyos Ateş Fabrikası gibi kentin modern mimarlık mirasına ait yapıların posterleri sunulmuştur. Ancak maalesef bu yıla kadar etkinlikte Ereğli’ye ait herhangi bir başvuru yer almamıştır. Ahsen; DOCOMOMO’nun ‘Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XVI’ adlı 2020 etkinliğine ‘Kandilli Kömür İşletmeleri’ ve ‘Kandilli Elektrik Santrali’ başlıklarıyla iki posterle katılmaktadır. Nisan 2020’de Çanakkale’de gerçekleşmesi planlanan ancak pandemi nedeniyle ertelenen etkinliğin çevrimiçi olarak yapılması beklenmektedir. Ahsen’in poster sunuşları sonrası Türkiye’nin modern mimarlık mirasının envanterlendiği DOCOMOMO-Türkiye’nin yapı kataloğuna Ereğli’nin de ilk kez Kandilli ile katılacak olması sevindirici bir gelişmedir.

Geçtiğimiz Haziran ayında Karadeniz Ereğli Belediyesi tarafından düzenlenen “100. Yıl Işığında Karadeniz Ereğli Sempozyumu”nda Ahsen, tez çalışmasına dayanarak hazırladığı ‘Karadeniz Ereğli Kalesi ve Surlarının Kültür Mirası Olarak Anlamı ve Değeri’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. (4) Sempozyum bildiri kitabında yayınlanacak olan makalesinin özet bölümünde konuyu şu şekilde ifade etmektedir:

“Karadeniz Ereğli, doğal limana sahip korunaklı konumu ile yüzyıllar boyu farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış çok katmanlı bir kenttir. Madencilik ve demir-çelik endüstrisinde yaşanan gelişmeler nedeniyle Ereğli’nin tarihi kimliği gölgede kalmış, artan nüfus kültür varlıklarının yok olma sürecini hızlandırmıştır. Modern kent yerleşiminin altında büyük ölçüde kaybedilen arkeolojik ve mimari kalıntılara karşılık, günümüzde kısmen ayakta kalmayı başaran kale ve kent surları, kentin görkemli tarihinin en önemli şahitleri olma özelliğini taşımaktadırlar.

Ereğli’nin savunma yapıları; topografyaya uyumlu kapalı bir halka oluşturacak şekilde inşa edilen kent surları ve körfeze hâkim noktada konumlanan kaleden oluşmaktadır. Yaklaşık 2500 yıllık bir süreç boyunca isyanlar ve kuşatmalara maruz kalan, yıkılan ve tamir edilerek yenilenen Ereğli’nin savunma yapıları; Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait katmanlardan oluşmaktadır.

Çalışmada; varlığı unutulan Ereğli Kalesi ile kentsel doku içinde adeta görünmez olan kent surları tanıtılmakta; bu kalıntıların kültürel miras olarak anlam ve değeri vurgulanmaktadır. Ereğli’nin savunma yapılarında çok disiplinli uzman ekiplerce yapılacak bütüncül belgeleme ve koruma çalışmaları önerilmekte, kültürel mirasa müdahale prensipleri tanımlanmaktadır. Ayrıca, kale ve surları kentsel hayata katacak yorumlama ve sunum yöntemleri ile farklı ölçeklerde kültürel rota önerilerine yer verilmektedir.

Karadeniz Ereğli’de düzenlenen ilk sempozyumda bu konuya yer vererek, kent tarihinin kadim tanıkları olan Ereğli Kalesi ve surlarının bilinirliğini artırmak ve kültürel mirası koruma meselesine dikkat çekmek hedeflenmiştir. Ereğli Kalesi ve surlarının geleceği, Ereğlililerin taşıdığı toplumsal farkındalık ve sorumluluğa bağlıdır.”

Sunumunun sonuç bölümünde şu önerileri getirir, Ahsen:

“Karadeniz Ereğli kenti; gelişmiş sanayisi, modern kent yapısı ve doğal güzellikleri ile tanınan bir kenttir. Doğal limanı ile Karadeniz’in en önemli yerleşimlerinden biri olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Ereğli kent merkezinin 2500 yıllık bir geçmişi vardır. Unutulan tarihi kimliğin hatırlanarak, elde kalan son mimari, arkeolojik kalıntıların korunması ve kentin potansiyelinin doğru şekilde sunulması son derece önemlidir. Kenti savunma işlevini yitiren sur ve kule kalıntıları ‘alelade duvarlar’ olarak değil, kentsel peyzajın en güçlü öğelerinden biri olarak kabul edilmelidir.

Ereğlililer olarak, kentimizin tarihine ilgimiz nostaljik anıları yad etmekten öte, elde kalanları yaşatmak için çaba sarf eden ve kentin geleceği için sorumluluk taşıyan seviyede olmalıdır. ‘Koruma’ uzmanlık işi olsa da, nelerin korunacağı toplumsal bir karardır. Bu nedenle, söz konusu kültürel ve/veya doğal mirasımız olduğunda; ‘bu benim işim değil’ demek yerine yaşadığımız kente daha bilinçli ve gören gözler ile bakabildiğimizde; Ereğli’nin yitip giden tarihi, yeniden anlam kazanmaya başlayacaktır.

Kentsel mirasın anlam ve değeri toplum tarafından içselleştirilmeden; sürdürülebilir ve katılımcı bir koruma bilinci elde edilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, ‘Ereğli Kalesi’ ve ‘kent surları’ gibi, isimlendirmelerde bile tüm kente aidiyet taşıdığı belirtilen ortak mirasın korunması ve gelecek nesillere ulaştırılması konusunda; merkezi ve yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine ve elbette en çok da biz Ereğlililere görev düşmektedir.”

Ahsen, 2015 yılında tamamladığı tezini hazırlarken Ereğli hakkında ilk ayrıntılı arkeolojik araştırmayı gerçekleştirmiş olan Prof. Wolfram Hoepfner’in çalışmalarından büyük ölçüde yayımlanmış ve Hoca ile de bağlantıya geçmiştir. Bu yakınlığını, Türkçe’de yayımlanamamış Ereğli çalışmalarının çevirisi için izin almakta ve eserde kullanılacak fotoğraflarla önsöz ve biyografi metinlerinin sağlanmasında da kullanmış; hâlen çeviri kontrol ve düzenleme aşamasında olan, önümüzdeki aylarda basımı gerçekleşecek Wolfram Hoepfner’in Herakleia Pontike adlı kitabının Ereğli’ye kazandırılması için çok büyük katkıda bulunmuştur.

Ereğli’nin tarihsel değerleri için yaptığı çok önemli çalışmalarının yanında, buradan kendisine bu konu için de gönül dolusu teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz.

DİPNOTLAR

(1) Karagöl, A. (2015). Karadeniz Ereğli Kalesi’nin Mimari ve Yapısal Analizi ve Bir Kültür Varlığı Olarak Değerlendirilmesi, İTÜ FBE, İstanbul.

(2) #67300 Kültür Sanat ve Yaşam Dergisi – Sayı: 12. Ocak-Şubat 2018, Sayfa: 44-54.

(3) http://www.docomomo-tr.org/

(4) Sunumun videosuna şu adresten ulaşabilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=Qhwx9eQDi9s

 
Gösterim : 10314
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 22331883, Bugün: 11 kez ziyaret edilmiştir.