Kayıt Tarihi: 20 Haziran 2020 Cumartesi 16:56
Seyahatnamelerde Ereğli
1961 yılının 6. Ayının 16'sında Eregli'de iki kuşaktır eczacı bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldim.Turgut Reis Ilkokulu'nun ardından Galatasaray Lisesi'ni 1980'de bitirdim..On yaşlarından beridir kokusunda büyüdüğüm Memleket Eczanesi beni eczacı yaptı.Askerlik görevini yerine getirdiğim 1986-87 Çanakkale Deniz Hastanesi dönemi dışında dedemin eczanesinde babamla birlikte çalıştık.Halen üçüncü kuşak olarak dede yadigârı Memleket Eczanesi'ni sürdürmeye çalışırken 2004'ten bugüne Ecz. Sabit Duran'ın Ereğli Tarihi'ni yayınlamak üzerine başladığım çalışmalar beni bir yerel tarih tutkunu haline getirdi.Geçen yılsonu yayımlanan "Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde Ereğli" adlı bir kitabım var..
Mübeccel Belik Kıray

1923-2007 yılları arasında yaşamış ve Türkiye'de sosyolojinin kurumsallaşmasında önemli rol oynamış bir akademisyen olan Mübeccel Belik Kıray, Girit göçmeni bir ailenin İzmir doğumlu kızıdır.

Mübeccel Hanım’ın kentimiz için en büyük değeri, Türkiye’de kent bazında yapılmış ilk sosyolojik saha araştırması olan Ereğli; Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası (1) adlı çalışmasıdır.

Ölümünün 10. Yılında onu anan bir yazıda (2) Mübeccel Hoca şöyle anlatılır:

İzmir'de dünyaya gelen Kıray, 1940'ta İzmir Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünde başladığı lisans öğrenimini 1944'te tamamladı. Bu yıllarda, A.Ü. D.T.C.F. sosyoloji bölümü önemli derecede büyük atılımlar yaşamaktadır. 1939 senesinde ABD'de eğitimlerini yapmış olan Muzaffer Şerif, Behice Boran, Niyazi ve Mediha Berkes bu bölüme gelerek yeni bir sosyoloji eğitimini başlattılar. Ayrıca DTCF’de W. Eberhart gibi bir Orta Asya uzmanı, Pertev Naili Boratav gibi bir folklor araştırmacısı, Nusret Hızır gibi bir felsefeci de bulunmaktadır. 1960'ta doçent, 1966'da ise profesör olan Mübeccel, 1973-1974 seneleri arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı. Sekiz sene başkanı olduğu bu bölümün kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynayan Mübeccel, ardından ODTÜ'den ayrılarak London Schools of Economics'e gitti. Türkiye'ye dönüşünde önce İTÜ'de, 1982'den sonra da Marmara Üniversitesi'nde çalıştı. Bu arada bir yıl University of Texas in Austin'de ders verdi. 1989'da emekli oldu. Çalıştığı süre içerisinde Norveç Bergen, Kahire Amerikan, ABD Berkley ve Zürih Teknik üniversitelerinde konferanslar verdi. ODTÜ Mustafa Parlar Ödülü, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Fahri Doktor unvanı ve Aydınlanma Kadınları Ödülü'nü aldı. 1994'te Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) şeref üyeliğine seçildi.

Mübeccel Kıray'ın öğrenim sürecinde var olan kadronun elinde sosyoloji bölümü spekülatif düşüncelerin aktarıldığı bir yer olmaktan çıkıp, görgül temelli bilgilerin üretildiği bir yer haline getirilmeye çalışılıyordu. Dostlarının 'Beco' diye çağırdığı Prof. Mübeccel Kıray, toplumların evrensel değişme kurallarını bulmaya çalışan bir bilim dalının, sosyolojinin hocasıdır. Yani beyin cerrahisinde Gazi Yaşargil, müzikte İdil Biret, halterde Naim Süleymanoğlu ne ise dostlarının 'Beco'su da sosyolojide odur. Mübeccel, bu kadrodan çağdaş bir sosyoloji eğitimi aldı. Behice Boran'la doktorasını yaptı. Daha sonra Northwestern Üniversitesi'nde tanınmış bir antropolog olan Herskowitz'in yanında ikinci doktorasını 'Dört Farklı Kültürde Gösterişçi İstihlak Eğilimleri' konusunda yaptı. Yaşamının daha sonraki yıllarında daha çok Behice Boran'ın öğrencisi olmayı sürdürdü.

Behice Boran'ın yolundan devam eden Mübeccel'in hocasından tek farkı ise karşısına çıkan engellere aldırmadan sosyolojiden kopmaması oldu. Çünkü "Behice Boran, girdiği siyasi mücadele sonrasında akademik hayattan çekilmesi-uzaklaştırılması ile Türkiye’de sosyoloji alanındaki öncü rolünü de öğrencisine bırakır.” (Tayfun Kahraman-Toplumsal Değişimin Kuramcısı adlı makaleden). Kendisini gerçekleme alanı olarak sadece ve sadece sosyolojiyi gören Mübeccel, sosyolojiden ayrılmadı ve bu azmi yaşamı boyunca gururla taşıdı. (…) Geliştirdiği bu araştırma yöntemi ile Türkiye sosyal bilimlerinde çığır açan bir yazar-sosyolog olur. Mübeccel'in bilgi ve zekâsını azimle sarmalayarak yürüdüğü bu yaşam yolunun en az onun sosyolojisi kadar değerli olduğunu söyleyen arkadaşları, onun örnek alınması gereken bir yol olduğunu yaşamını yitirdikten sonra da hep dile getirdi. (…)

Günümüzde de devam eden modernizmin sancılarını anlamak üzere yaptığı alan araştırmalarına dayanan kır ve kent sosyolojisine ilişkin çalışmalarıyla tanınan Mübeccel, sosyolojiye 'tampon kurum' kavramını kazandırdı. Hızlı değişmenin ortaya çıkardığı geçici kurumların, aslında toplum tarafından fonksiyonel bütünlüğü sürdürmek amacıyla üretildiğini görerek yarattığı 'tampon mekanizmalar' kavramı; değişmekte olan toplumların yapısının anlaşılması yönünden dünya sosyolojisi tarihine geçen önemli bir keşif olmuştur. Özetle, eski ve yeni toplumsal formlara ait olmayan ama toplumsal yapının -geçici de olsa- bütünlüğünü sağlayan ara mekanizmalardı, tampon kurumlar. Bunlar, toplumsal değişmenin buhransız gerçekleşmesini sağlayan hem eski hem de yeni toplumsal yapı içindeki öğelerden farklı nitelikleri olan kurumlardır. Tampon mekanizma ve kurumlar, toplumsal değişmenin dengeli bir biçimde ortaya çıkmasına ve toplumun bütün düzeylerinin işlevsel bir bütünlük içinde bulunmasına neden olurlar. (…)

Mübeccel’in yaşamı boyunca ortaya koyduğu bakış açısı, öğrencileri için toplumu anlama çabasında kritik bir yer ve öneme sahip oldu. Dünya ve Türkiye’de yaşananların genel olarak ortaya çıkardığı eğilimlerden biri olan, olup bitenleri anlama çabasının bütünsellikten uzak, parçalanmış olmasıdır. Mübeccel’in şablonlara takılıp kalmayan bütünsel bakış açısını, kendi yaşam öyküsünü anlatırken görmek mümkündür. Sosyolojinin mihenk taşlarından biri olan Mübeccel’in anılarını içeren “Hayatımda Hiç Arkaya Bakmadım” adlı kitapta kendisinin hiçbir zaman geriye bakan bir insan olmadığını işaret ederek, yaşamında olan her şeyi olduğu gibi kabul ettiğini, sonradan irdelemeye de uğraşmadığını söylüyordu.

Günümüzde de genç sosyal bilimciler arasında efsane gibi anlatılan Mübeccel, kendi öğrencileri tarafından da sosyoloji bölümüne altın çağı yaşattığı söyleniyor. Sosyolojinin duayeni ve yapı taşı olarak kalmaya devam edecek Mübeccel, Prof. Emre Kongar’ın da dediği gibi adeta bir filozof taşı, dokunduğunu altına çevirdi, yanlışları düzeltti, hastalıkları iyileştirdi.

Mübeccel Kıray’ın kentimizle ilgili çalışmasını, kentimizin yetiştirdiği çok değerli bir yüksek mimar, inşaat mühendisi ve restorasyon uzmanı olan sevgili Ahsen Karagöl’ün, bir yerel dergide yayımlanan makalesinden (3) yaptığımız alıntılarla size sunalım istedik.. Ahsen, bu dizinin son kişisi olacak, eğer bir başka seyyah keşfetmez isek, önümüzdeki aylar içinde..

Erdemir’in kurulum aşamasında, Ereğli önemli bir sosyolog-antropolog olan Mübeccel Belik Kıray’ı ağırlar. Kıray’ın ‘Ereğli Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası’ [1964] adlı eseri Türkiye’de hazırlanan ve yayınlanan ilk sosyolojik kent araştırması olmasıyla büyük önem taşır.

Kitabın önsöz bölümünde bu çalışma için neden Ereğli’nin seçildiği şu şekilde açıklanmaktadır: “Sanayileşme toplumda derine giden etkiler yaratmadan, problem ve değişmeler fazlalaşmadan önce bugünkü toplum hayatını araştırmak ve ağır sanayinin insan davranış ve tutumlarında sebep olacağı değişikleri görebilmek için bir sıfır noktası oluşturabilmek. Şehirleşme, aile düzeni, iş düzeni gibi konuların incelenmesi için kent bir laboratuvar olarak ele alınmış, geri dönülemez değişmelerin belirlenmesi için ortam belgelenmiştir.”

1962 yazında sahada yapılan araştırma gezisi sonrası hazırlanan Kıray ve iki kız-iki erkek dört ODTÜ öğrencisinden oluşan araştırma ekibi kente tekrar gelerek çalışmalarına başlamışlardır. Anketler uygulanırken yerel öğretmenlerden (9 kişi) yardım alınmış; bu durum, halkın tanıdığı ve güvendiği simalarla görüşmesi halinde kendini daha rahat hissedeceği düşünülerek tercih edilmiştir. Araştırma ekibi, çalışma öncesinde öğretmenlere bu konuda eğitim vermişlerdir. Çalışmada kullanılan yöntem ve verilere göz atacak olursak;

-Yazılı kaynaklar (İstatistik Genel Müdürlüğü yayınları, İmar Bakanlığı Bölge Planlama Teşkilatı ilçe anketleri, Ereğli tarihi kitapları, Şirin Ereğli gazetesi koleksiyonları) -Açık mülakatlar (1,5-2 saat, 15-20 saat / 75 kişi) -Sörvey/Anketler (6 bölüm, 145 soru / 484 hane reisi). Anketler tüm aileyi temsil etmesi nedeniyle hane reislerine uygulanmıştır.

Anketlerdeki soruların konuları ve konulara ilişkin anahtar kelimeler; hane reisinin kendisi, ailesi, gelir, meslek, tüketim normları, aile yaşantıları, dünya görüşleri, zaman, uzaklık, boyut, lüks, israf, ilim, ecel… olarak sıralanabilir. Siyasal, dinsel davranış ve inançlar gibi gerginlik yaratabilecek konulardan bilinçli olarak kaçınılmıştır.

Kitabın 1. Bölümünde problem tanımlanarak giriş yapılmış, 2. Bölümünde yöntem ve veriler tanımlanmış, 3. Bölümde ise konumu, tarihi ve yerleşmesi ile Ereğli anlatılmıştır.

4. Bölümde Ereğli’nin deniz, kara ve demiryolu ulaşımları ile köyleri ve diğer kentler ile bağlantıları irdelenmiştir. (….)

5. Bölümde nüfus ve nüfus hareketleri konusuna değinilmiştir. Bu konu çerçevesinde, nüfusun yaş ve meslek dağılımları, okuryazarlık oranı, ailedeki çocuk ve yaşlıların oranı, Ereğli’nin iç ve dış göçleri gibi demografik veriler işlenmiştir. (…..)

6. Bölümde ise sosyoekonomik hayata değinilmiş, sayıları incelenerek en yaygın meslek gruplarının esnaflık, kömür işletmelerinde memurluk, askerlik, devlet memurluğu ve serbest meslek olduğu görülmüştür. Balıkçılık ve tarım ile ilgili mesleklerle ise tahmin edildiğinden de nadir karşılaşılmıştır. (….)

7. Bölümde gelir farklılıkları ve tüketim normları irdelenmiştir. Yaklaşık gelir-gider incelenerek toplumun hayat seviyesi yorumlanmaktadır. (….)

8. Bölümde aile yapısı ve ailede insan ilişkileri incelenmiştir. Ortalama çocuk sayısının 2,4 olduğu kentte; aile kompozisyonu incelenerek çekirdek aile, büyük aile, karışık aile, genişlemiş aile, bozuk aile gibi aile kompozisyonlarının dağılımına yer verilmiştir. Kız ve erkek çocukların ana-baba ile ilişkileri, karı-koca ilişkileri ayrı ayrı irdelenmiştir. Babaların kız çocuklarını oğullarından ayırmadıkları gözlenmiştir. (….)

9. Bölümde eğitime değinilmiştir. O dönemde Ereğli’de bulunan 3 ilkokul ve 2 orta öğretim okulu hakkında bilgi verilmektedir. (….)

10. Bölümde boş zaman uğraşıları sorgulanmıştır. Kadınların ev ziyaretleri ve gezileri hakkında detaylı bilgiler verilmiştir. Erkeklerin kahve, sinema, şehir kulübü, içkili lokanta gibi yerlere gitme oranları incelenmiş, o dönemki dernek ve kulüplerden bahsedilmiştir. Aile ziyaretleri, piknik, kır gezileri gibi ortak boş zaman uğraşılarının çokluğu ve günlük hayatta, çarşı, pazar, hastane, resmi binalarda kadının rahatça yer alabilmesi; Ereğli’de kadının toplumdan soyutlanmadığını ve Türkiye’deki birçok bölgeden daha fazla, toplum hayatındaki kadın-erkek ayrımından kurtulmuş olduklarını göstermektedir.

11. Bölümde haberleşme imkânları ve halkın dünya konusundaki farkındalıkları incelenmiştir. Posta, radyo, telefon, gazete, dergi, sinema kullanım oranları araştırılmıştır. Yerellikten kurtulma ve dünyaya açılma yolunda bir kentlinin haberleşme araçları büyük rol oynamaktadır. (…)

12. Bölümde mülki düzen; görevliler, teşkilatlar, hizmetler, suç oranları gibi başlıklar altında incelenmiştir. Ereğlililerin sağlık konusunda hassas oldukları ve ilaç-doktora güvendikleri görülmektedir. Suç oranı açısından Ereğli’nin büyükşehir oranında olmadığı açıktır.

13. Bölümde din ve dünya görüşüne dair yüzeysel sorular sorulmuştur. Araştırmacılar, bu konulara açıkça yer vererek halkta bir çekinme ve içine kapanma yaratmak ve araştırmanın bütününe zarar vermekten kaçınmışlardır.

14. Bölümde ise demir ve çelik fabrikalarının kuruluş dönemini yaşamakta olan kentteki ilk değişimler, umutlar, şikâyetler, düşüncelere yer verilmiştir. Kentteki fiziksel değişimlerin ötesinde sosyal hayattaki dengelerin de harekete geçtiği görülmektedir(….)

15. Bölümde mahalle ilişkisindeki civar köylerin Ereğli ile bağlantıları incelenmektedir. Diğer bölümlerde kent merkezinde yapılan çalışmaların benzeri civar köylerde yapılmıştır. Çünkü kentin sosyal düzeninden farklı tarımsal düzendeki bu köyler, fabrikanın kurulması ile kent kadar hatta daha büyük bir değişime uğrayacakları öngörülmektedir.

16. ve sonuncu Bölümde yapılan araştırma özetlenmekte ve sonuçlar irdelenmektedir. Ereğli’nin kasaba-kent olma arasında kaldığından bahsedilmektedir. Herkesin birbirini tanıması ile yerel özellik gösteren kent, tanıdıklarının davranış ve düşüncelerine ilgisiz ve hoşgörülü olma haliyle kentleşme özelliği göstermektedir. Hünerli işçi sayısının artması, tarımla uğraşan kişi sayısının azalmasının da kentleşmeye kanıt olduğu savunulmaktadır. (….)

Mübeccel Hanım’ın 55 yıl önce yaptığı bu çok değerli sosyolojik araştırmanın devamı niteliğinde, yeni bir araştırma yapılarak, ilk araştırmayla kıyaslanması gerektiğini düşünüyorum. Çalışmada, bundan sonraki dönüşümün de sanayileşme kadar Türkiye genelindeki gelişmeler ya da yeni potansiyel ve sorunların etkili olabileceğinin altı çizilmiştir. Yeni araştırma eskisiyle kıyaslanırken bu durum göz ardı edilmemelidir.

Türkiye’nin ilk yayınlanmış kent monografisi olan bu araştırmanın Ereğli’ye ait olması potansiyeli de değerlendirilmelidir. Bu konuda, özellikle yerel yönetim ve derneklerin, hatta Erdemir’in bugüne dek herhangi bir girişimde bulunmamış olmasının, eserin yayımlanmasının 50. yılında ya da değerli Hocamızın ölümünün 10. yılında bu çalışmanın tekrar ele alınarak gündeme getirilmiş olmamasının kentimiz açısından büyük bir kayıp olduğu kanısındayım.

Ahsen’in bir kayıp olarak değindiği araştırmanın yenilenmesi için, Mübeccel Hanım aslında 20. yılında, 1982’de bir çalışma daha yapmıştır. 1944 doğumlu bir başka değerli sosyoloğumuz olan ve bu araştırmada yer alan Ferhunde Özbay’ın anlattığına göre:

1982’de Mübeccel Kıray ile birlikte Karadeniz Ereğlisi’nde bir saha araştırması yaptım. Kıray, ilk Ereğli araştırmasını 1962’de yapmıştı. Yirmi yıl sonra Ereğli’yi tekrar yazmayı planlıyordu. Ben kadın ve aile konularını incelemek üzere projeye katıldım.

Kendisiyle 1998-99 yıllarında yapılarak yayımlanan söyleşi kitabında Mübeccel Kıray, yirmi yıl sonraki Ereğli’yi yazamama nedenini şöyle anlatır: (4)

Birinci Ereğli’nin üzerinde dediğim gibi on sene hiç ses çıkmadı. Ondan sonra çok popüler oldu, İletişim Yayınları bir daha bastı. MEAwards da yeni araştırma için para veririm dedi. Yalnız orada benim büyük hatam şu oldu; ben çok ferdiyetçiyim, siz benim bütün bu sosyal yanıma ve eşitlikçiliğime bakmayın. Sanki her yerde ve herkesle çalışabilirim gibi gelir, ama değilim. “Bunu birkaç kişi yapsın” dediler. Ferhunde Özbay ile birlikte yapmamız kararlaştırıldı. MEAwards tek kişiye para vermek istemiyordu. Ama böylece bu araştırma iki başlı bir hale geldi. Ve ben öyle iki başlılıklardan hoşlanmıyorum, yani çıkmıyor, deneyimim var. Böyle iki başlı olunca sonuç alamıyorum yaptığım araştırmadan. Pekala, Ferhunde iyi insan, yumuşak insan, akıllı insan. Beraberce bir araştırma planı hazırladık. O yalnız nüfus ve aile üzerinde duracak, ben diğer yönlerle ilgileneceğim. Ama aileyi çektin mi benim anlayış tarzımın gerisi çöküyor. Çünkü sanayi öncesi toplumunun esas unsuru ailedir. Sonra aile biter. Onu çekince benim bir tarafım açık kaldı. Ayrıca kafam da daha o zaman ikinci bir aşamada Ereğli’yi ele almaya hazır değildi anlaşılan. Ve aceleye geldi, ben “Peki başlayayım, sonra bu yerine oturur” dedim.

Ben elimden geldiği kadar düzgün işi hazırladım gittim. Ayhan Aktar, Raşit Gökçeli, Akın Atauz eskiden beri benimle çalıştılar, böyle hep beraber biz gittik. Ferhunde de Boğaziçi’nden on-on iki çocukla geldi. Ben anketleri ilkokul öğretmenleriyle toplamıştım. Her taraftan talebeleri olduğu için onlar toplumu çok iyi bilirler. Ama Ferhunde öyle münasip gördü, Boğaziçi’nden. Boğaziçi’ndeki anketörler üzerinde benim hiçbir sözüm olmadı. Yani bir araştırmayı yürütenin elindeki elemanlar üzerinde kontrolü tam olmalı. (….)

Garip bir şeydir büyük grupla sahaya çıkmak. Böyle iki başlı ve anlamsız şekilde gitti. Malzeme toplamanın onuncu günü Boğaziçi talebeleri yani anketörler için zaman çok uzun gelmeye başladı. Topladındı, toplamadındı falan derken pekala yarı topladık, yarı toplamadık bitti bu dedik. Ama ben hep böyle bir eksiklik duyarak topladım o materyali.

Ferhunde daha memnundu, tabi onun çalışması daha çok bilgisayar işlemleri ile çalışmaya dönük. Ben daha etraflı bir şeyler yapmak istiyorum. Ama ben mayasını tutturamadım kendim. Dolayısıyla elimi bir türlü sürmek istemiyorum materyale. Fred Shorter da; “Ver Boğaziçi’nin bilgi merkezi bunu işlesin” dedi. Hamid Fişek’e gittim: “Şunu işle” dedim, “bak şöyle şöyle hipotezlerim var” dedim. “Yapalım bir şeyler hoca” dedi, o bana “hoca” der, sanki çok makbul bir şeymiş gibi. Ama o işlemler de benim istediğim şeyleri göstermedi. Çok otursam, çok istesem bir şeyler çıkardı, bazı şeyler, bazı gözlemler bir yerlere gidebilirdi belki. Para da kaldı, parayı da faizini de toparlayıp MEAwards’a geri verdim. Ondan sonra her şeyi bir kutuya koydum ve bodruma depoladım. Halbuki bütün insanlar çok iyi niyetliydi. Hamid Fişek dünyanın en iyi bilgisayarcısı ve çok hoş, çok dost bir insan. Ferhunde de öyle, ama gel ki benim kafam öyle çalışmadı işte. (….)

Ekip çalışmasında birisinin hâlâ lider olması lazım. Evet katılımcı tamam, bir yere kadar, fakat kontrol eden, koordine eden tek birisinin olması lazım eğer o ben değilsem, tekliyorum. O zaman ikinci Ereğli’yi yazmadım. Düşünün ki biz 82’de materyali topladık, 83’de Ferhunde YÖK’den dolayı Sivas’a gitti, bir sene kaldı geldi, 84’de materyali aldık “Yahu ne yapılır bu materyalle, ne yapılmaz” diye bakıyorduk, 1985’de bir kalp krizi geçirdim ve sekiz ay devre dışı kaldım. Böylece ikinci Ereğli’nin yazılması olanaksız hale geldi.

Ferhunde Özbay’ın sözü edilen çalışmasını (5) ise dipnottaki kitaba ulaşarak, ya da tamamına yer vereceğimiz Seyahatnamelerde Ereğli ve Yakın Çevresi kitabımızı bekleyerek okuyabilirsiniz.

DİPNOTLAR ..............................................................

(1) Ereğli, Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası - Mübeccel Kıray- Devlet Plânlama Teşkilatı Yayınları, Ankara, 1964.

(2) Buradaki bilgiler, Sibel Özalp’ın https://ekmekvegul.net/icimizden-biri/gunun-portresi-sosyolojinin-onur-cicegi-mubeccel-kiray internet adresinde paylaştığı Sosyolojinin onur çiçeği Mübeccel Kıray başlıklı yazısından alınmıştır.

(3) #67300 Kültür Sanat ve Yaşam Dergisi – Sayı: 11 Kasım-Aralık 2017, Sayfa: 46-52.

(4) “Hayatımda Hiç Arkaya Bakmadım” Mübeccel B. Kıray’la Söyleşi – Fulya Atacan, Fuat Ercan, Hatice Kurtuluş, Mehmet Türkay – Bağlam Yayıncılık – Ankara, 2002 (İkinci Basım). Sayfa: 204-205.

(5) Dünden Bugüne Aile, Kent ve Nüfus – Ferhunde Özbay – İletişim Yayınları - İstanbul, 2017. Sayfa: 79-107.

 
Gösterim : 6519
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 21548582, Bugün: 2687 kez ziyaret edilmiştir.