Kayıt Tarihi: 8 Mart 2017 Çarşamba 17:54
Ters Köşe
Kılıç mahallesi. TED Zonguldak ve Eskişehir Maarif kolejleri; İst. Hukuk Fakültesi terk. 1965-67 TİP üyeliği ve sonrasında teorik çalışmaya giriş. Demokratik Devrim Derneği kuruculuğu. Akbank’ta çalışırken sendikacılık; o nedenle iş akti feshi. YapıKredi’de örgütlü Banks sendikası danışmanlığı. Sendika, İş Bankası’nda örgütlü Tibaş’a devredilirken tekrar iş akti feshi. İTÜ halkla ilişkiler ve uluslararası öğrenci staj bürosu şefliği; rektörlük tercümanlığı. Bazı dergilerde sahiplik ve yazı işleri müdürlüğü; bir çok makale; 8 adet bilimsel kitap editörlüğü. Alaplı’ya, sonra da Ereğli’ye yerleşme. Amerika Birleşik Devletleri Anonim Şirketi adlı kitabın yazılarak basılması. İkinci cilt çalışmaları ve Ayvalık’a taşınma. (Evli ve üç çocuklu).
“CUMHURBAŞKANLIĞI Projesi”: Evet diyenlerin de, Hayır diyenlerin de hareket noktası, tarihin derinliklerinde unutulmuş bir dönemi işaret ediyor...

“Cumhurbaşkanlığı Projesi” için lehte aleyhte çok şeyler söylendi, söyleniyor. Lehte söylenenler güçlü iktidar, güçlü merkezî yönetim, koalisyonlardan ve çift başlılıktan kurtulmuş bir Türkiye, vb. gibi hususlarda toplanıyor. Aleyhteki ifadeler ise, yoğun olarak ABD-AB merkezlerinde işlenerek pragmatik ruhlarımıza hizmet vermek üzere servis edilen diktatörlük çerçevesine oturtulmaya çalışılıyor. Çünkü “diktatörlük” kavramı, çok âşinâ olduğumuz, günlük hayatımızda sıkça kullanıverdiğimiz kelimelerden biridir; bir kolay(cı)lıktır. Oysa Meclis’in yetkileri sıfırlanarak esasen Türklerin en az 1000 yıllık KURULTAY geleneği ayaklar altına alınıyor. [UNUTMAYALIM: Büyük “Cengiz Han”ı 1206 Kurultay’ı seçti; ondan önceki Kurultay ise 1201 yılında yapılmıştır. (Ansiklopedilerde bile bulabilirsiniz).]

Diğer yandan bunu çok daha aşan seviyelerdeki karşı çıkışlar var: Cumhurbaşkanı’na Padişahlık yetkisi ve hatta tanrısallık verildiği şeklinde. Bence, Sabahattin Önkibar’ın Ayvalık’ta da dile getirdiği “tanrısallık”, olayımıza çok daha uygun. Yalnız, küçük gibi görünen ama dünya işlerinde (tarihte) yeri olan, dikkatimizi pek çekmemiş önemli bir farkla. Dolayısiyle burada, o tarihsel süreci tanımlayıp tanrısallığın dünyevî kökenini birkaç cümleyle göstereceğiz:

Basın-yayın organlarındaki anlatı ve değerlendirmelerden çıkardığıma göre, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerine dair ifade edilenler, bize pek de tanıdık olmayan bir zaman dilimine denk düşüyor: TİRANLAR ÇAĞI’na... Hani şu,—dinsel söyleme de uygun olduğu için—kısaca FİRAVUNLAR deyip geçtiğimiz dönem... Yani milâttan önceki yaklaşık 5000 yıllık süreçte, Hindistan’ın ve Amerika kıtasının yanısıra, ama özellikle de bizim yeraldığımız OrtaDoğu’da hüküm sürmüş olan ŞEHİR DEVLETLERİ’ni çatısı altında tutan Kast İmparatorlukları...

Akkad, Sümer, Elam ve diğerlerinin yanısıra ünlü MISIR medeniyeti bunlardandır. Onları yönetenlere “TANRI-KRAL” denmekteydi. Hiç şüpheniz olmasın ki, onlar halka görünmezler ve o nedenle hikmetlerinden sual olun(a)mazdı. Ama buna karşılık dönemlerinin en bilge kişileri onlardı: Geometrik düzgün hatları onlar yarattı; Pi sayısını onlar buldu; Piramitleri onlar kurguladı; yaptırdı; dünyanın etrafını ölçtüler ve uzayı gözlemlediler. Ne var ki daha sonraki süreçte, onlar gibi insanlar Yeryüzüne gelmedi...

Yaa, işte böyle…

 
Gösterim : 1780
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 21671736, Bugün: 1441 kez ziyaret edilmiştir.