Kayıt Tarihi: 18 Ekim 2012 Perşembe 14:03
Binbaşı Nail ERCİVELEK

Sevgili okurlar sizleri bu makalemizde Kurtuluş Savaşımızın Gazi Gemisi Alemdar’ın komutanlarından ve tarihimizin gölgede kalmış kahramanlarından biri ile tanıştırmak istedim.

Mustafa Nail ERCİVELEK 1886 yılında Trabzon’da doğdu. 1902 yılında Mekteb-i Fünun-ı Bahriye-i Şahaneyi ( Deniz Harp Okulu ) bitirdi. 25 Ağustos 1909 Teğmen, 13 Ağustos 1911 Üsteğmen, 13 Temmuz 1916 Yüzbaşı,1 Kasım 1920 Kıdemli Yüzbaşı, 2 Mayıs 1925 Korvet Kaptanı, 30 Ağustos 1933 Kaymakam rütbelerine yükseldi. Trablusgarb Savaşı, Balkan Savaşı, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşında görev aldı. 25 Aralık 1916 tarihinde eşi Hadiye hanımla evlenen Mustafa Nail ERCİVELEK 14 Temmuz 1938 tarihinde emekliliğe ayrıldı. 24 Mart 1965 tarihinde vefat etti.

Sırası ile görev aldığı gemiler ve görevleri ise şunlardır: 7 Aralık 1909 Merkez Sefinesi (Mühendis), 10 Ocak 1909 Hamidiye Kruvazörü (Mühendis), 1910 Mesudiye Zırhlısı (Mühendis), 21 Mart 1912 Şam Vapuru (Seyir zabiti muavini), 2 Temmuz 1913 Nurulbahir Vapuru (Seyir zabiti), 9 Ağustos 1914 Hızır Reis Gambotu (Seyir zabiti), 8 Ağustos 1918 Sakız Gambotu (Seyir zabiti), 8 Haziran 1919 Preveze Gambotu (Seyir zabiti), 9 Mayıs 1920 Aydın Reis Gambotu (Seyir zabiti), 9 Eylül 1920 Preveze ( Süvari-i Sanisi ), 1 Temmuz 1921 Sinop Liman Reisi, 20 Mart 1922 Alemdar ( Süvari), 12 Aralık 1923 Yunus Torpidosu ( Süvari ) , 11 Mart 1924 tekrar Yunus Torpidosu ( Süvari ), 11 Nisan 1925 Kemal Reisi Gambotu ( Süvariliği ), 26 Haziran 1927 Aydın Reis Gambotu (Süvariliği) 19 Ocak 1929 İntibah Mayın Sefinesi (Süvariliği)

Mustafa Nail ERCİVELEK Alemdar Gemisindeki tüm hizmetlerinden dolayı Bahriye Dairesinin Riyasetinin 19 Şubat 1339 (1923) ve 646 numaralı takdirnamesi ile ödüllendirilmiştir. Mustafa Nail ERCİVELEK hakkındaki tüm bu bilgilere Beşiktaş Deniz Müzesindeki Künye Kayıt Defterinden ulaşıyoruz. (1)

Yerel Tarih bağlamında Mustafa Nail ERCİVELEK ile kentimizin gönül birliği onun Alemdar Gemisinde komutan olması ile başlar.

Alemdar gemisinin kumandanı Nuri Bey (PEKERGİN) in yerine Sinop limanı Reisi Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) atanarak 11 Nisan 1922 tarihinde görevi devralır. Alemdar Kumandanı Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) geminin onarılarak silahlandırılması için Trabzon’a dönmesi hakkında emir alınca hemen yola çıkarak 13 Nisan 1922 tarihinde Trabzon’a varır.19 Nisan 1922 tarihinde fabrikadan uzman subaylar gelerek top konulacak yerleri hazırlanır.

Daha sonra 29 Nisan 1922 Cumartesi günü bir miktar mavzer tüfeği cephanesini Trabzon’da mendireğe boşaltan Alemdar büyük ve çok önemli bir cephanenin alınması için Novorossisk limanına hareket etti. Alemdar’ın görevi cephanenin Trabzon’a oradan da Samsun’a güvenle ulaştırılması için koruma görevi yapmaktır.

Alemdar gemisinde 21 Mayıs 1922 tarihine kadar makineler temizlenir. Yatakların yeniden dökümüne başlanır. Görülmeyen yerlere 7,5’luk iki, 4,5’luk iki Snayder topu yerleştirilir. 22 Mayıs 1922 Pazartesi günü saat 10.00’da Sürmene’nin 5 mil açığında top atışı talimi yapılır. Pusulanın ayarı tekrar düzenlenir. Geminin hızının normal olarak saatte 12 mil olduğu anlaşılır. Saat 17.10 da Trabzon’a gelen Alemdar Şahin vapurunun üzerine aborda olur.

Apranosyan Kumpanyası’nın 1300 tonluk, 7 mil hız yapabilen bir şilebi iken Ereğli limanında el konularak Nakliyatı Bahriye emrinde “Şahin” adı ile çalıştırılan bu gemi İstiklal Savaşı Deniz cephesin-de çok büyük yararlılıklar göstermiştir. Savaş araçlarını birçok tehlikelere göğüs gererek taşı-mıştır. Haziran ayı başında Alemdar’a verilen görev çok önemlidir. Yeni göreve göre taşımaları kesen abluka ve gözetleme yapan Yunan donanmasını “Şahin Vapuru”nun yolu üzerinden kendi üzerine çekecek gerekirse Yunanlılarla savaşacaktır. Emir kesindir “Şahin Vapuru” mutlaka önce Trabzon’a sonrada Samsun’a ulaşmalıdır. Alemdar Trabzon Nakliyat-ı Bahriye Kumandanlığından aldığı şifreli emirle 4 Haziran 1922 tarihinde denize açılır. 5 ve 6 Haziran günleri gözetleme görevi yaparak bölgede keşifte bulunur. Nihayet 7 Haziran günü Bahriye dairesinden gelen emirde düşmanın arkasında harekâtta bulunması istenir. O sırada “Averof Gemisi” ve iki Torpido ve bir nakliye gemisinden oluşan Yunan donanması 7 Haziran günü Samsun’u bombardıman ederek güneye doğru kıyılarımızı taramaktadır. (2)

Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) 07 Haziran 1922 Çarşamba günü saat 21.30’da Trabzon mendireğinden çıkarak “Averof Gemisi”nin rotasına aykırı karayel rotası üzerinden yol alırken saat 3.00 sıralarında düşman donanması ile karşı karşıya gelir. Gece fenersiz ve arkası karanlık dağlara uygun siyah boyası ile Alemdarın görünmesi mümkün değildir.

Böylece iki saat düşman donanmasını takip edip gözledikten sonra bir İtalyan ve bir Alman yük gemisini durdurarak kontrol eder. Alman gemisinden Alemdar’ın bu cesareti “Hurra” sesleri ile alkışlanır ise de İtalyan gemisi bu durumu telsizle etrafa bildirir. Alemdar’ın istediği de zaten düşman donanmasının haber almasıdır. Böylece düşman donanması Batum-Romanya rotası üzerinde ilerleyecek Alemdar’ı arayacaktır. Bu fırsattan istifade edecek olan“Şahin Vapuru” Samsuna emniyetle gelecek yükünü boşaltacaktır.

Alemdar’ın bu müthiş cesareti ile Yunan donanması atlatılır. Alemdar’ın planı başarıya ulaşır. Bu cephaneler Samsun’a çıkarılarak Samsun-Ankara yolu ile ve çoğu deniz yolu ile İnebolu’ya gelerek karadan cepheye ulaştırılır. 26 Ağustos 1922 Büyük Taaruzuna yetiştirilir. Aynı taktik sayesinde “Şahin Vapuru” bu kez 21 uçağı bu kestirme yoldan cepheye yetiştirerek Milli Mücadelenin kaderinde yine büyük bir rol oynamıştır.

Mustafa Nail ERCİVELEK tüm bu faaliyette büyük başarı sağlayan ve perde arkasında kalan nice kahramanlardan beklide sadece biridir.

Alemdar’ın bu savaş taktiğini Balkan Savaşında “Hamidiye Kruvazörü” uygulamıştır. Ama ne yazık ki o başarıya ulaşamamıştı. Alemdar görevini yerine getirmenin huzuru ve haklı gururu ile bir hafta daha bölgede dolaşarak Romanya’dan 30 mil açıkta karakol ve gözleme görevi yaptıktan sonra yağ ve kömür ihtiyacını karşılamak için Amasra’ya döner. Daha sonra ihtiyaç yüzünden Alemdar’ın topları Amasra’da sökülür. Alemdarın alın yazısı kahramanlık ve şanlı görevleri başarmak olarak yazılmıştır.

Yunan ordusu İzmir de denize dökülmüştür ama Pontus’çularla görülecek bir hesap vardır. Mustafa Nail ERCİVELEK ve Gazi Gemi Alemdar gemisi personeli bu görevleri de kahramanca başarırlar.

25 Ekim 1922 akşamı Gemi Komutanı Mus-tafa Nail Bey (ERCİVELEK) gizli bir telgraf alır. Geminin güver-te Teğmenini çağırarak bu telgrafı kendisine okur. Deniz Birliklerinin Samsun ve çevresinde yap-tıkları sıkı ve etkili izlemeleri sonucunda, artık buralarda barınamayacaklarını anlayan, dağlarda-ki Rum Pontus çetelerinin, vatan hainlerinden ki-raladıkları motorlarla Batı'daki ülkelere kaçmak-ta oldukları bildirilerek onların yakalanmaları em-redilmektedir.

O gece hareket edilir. Teğmen Celaleddin Bey (ORHAN) 4-8 sabah vardiyasının nöbetçi subayı olarak köprü üstünde bulunmaktadır. Yanında serdümen ve gözcü eri vardır. Gemide vardiyadakilerden başka herkes uykudadır. Ayancık yakınlarına geldikleri sırada ortalık iyice ağarmış, geminin ilerlemekte olduğu doğu ufkunda, sarının, turuncunun her tonunu ta-şıyan güneş tepsi gibi görünüşüyle yavaş yavaş yükseliyordu. Seyretmeye doyum olmayan bir man-zaraya dalmış olan Teğmen Celaleddin Bey pruva istikame-tinden bir yelkenli görür. Komutanının bir gün önceki uyarısını anımsar. Acaba, bu eşkıya motoru muydu? Bir süre tekneyi dürbünle izler. Yelkenliye doğru dümen kırdırır. Az sonra, yelkenlide dümen kır-ar, başını kıyıya doğru çevirir. Bu hareketten kuşkulanan Teğmen yine üzerine dümen kırdırın-ca, motor yeniden açığa dümen kırar. Bu hareket gemiden kaçmak istediğini göstermektedir.

Bu eşkıyalar, yıllardan beri Samsun dağlarında katliam ya-pan, Abacı Yanko çetesi diye anılan Pontusculardı. Alemdarda o sıra toplar sökülmüştür ve personelde yeterli sayıda silahta yoktur. Teğmen Celaleddin Bey bu durumu hiç belli etmez eşkıyaları batırmakla tehdit edip gözdağı verir. Böylece kan dö-külmeden dördü kadın olmak üzere 169 kişiden oluşan Pontuscu azılı Abacı Yanko çetesi yaka-lanmış olur.

Topsuz tüfeksiz bir gemi olan Alemdar, Türk deniz subaylarının cesareti, ölümü hiçe sayan tu-tum ve davranışları ile yıllarca bölgedeki Türk'-lere kan kusturmuş olan eşkıyaları toparlar. Alemdar hava karardıktan sonra Sinop limanına demirleyip, Vali'ye baş-vurarak eşkıya’yı teslim almalarını istenir. (3)

Aylar geçiyor, Alemdar Karadeniz'de silahlı karakol yapıyordu. Cephane taşıma işlerini koru-yordu. Bu günlerin birisinde, Trabzon'dan Batum' a gitmek üzere hazırlanırken, 12 Mayıs 1923 günü Trabzon Nakliyatı Bahriye Kumandanlığından gizli bir emir aldı. Komutan Yüzbaşı Mustafa Nail Bey’e (ERCİVELEK) gelen emirde Pontoscu Sarı Yani Çetesi’nin Pulathane (Akçaabat) 'den sağladığı bir motor ile kaçmakta olduğu ve bunun yakalanması emrediliyordu.

26 Ekim 1922 olayında Abacı Yanko' dan alı-nan silahlarla mürettebattan silahsız olanlar da silahlandırıldı. Cephaneleri arttırıldı. Hükümet tarafından yardımcı olarak Jandarma Yüzbaşı Mahmut Bey komutasında atıcı seçme 8 kişilik bir jandarma mangası verildi.

Alemdar gece yarısı Trabzon'dan yola çıktı. Gece savunması önlemi alınmış, gemi karartılmış-tı. Kuzey yönünde rota vererek ağır yolla kıyıdan uzaklaşıyordu. Geminin başında ve kıçında iki gözcü etrafı gözetlemekle görevlendirilmişti. Trabzon'un beş mil açığına gelince gemi zikzak seyrederek avını aramağa başladı. Saatler geçme-sine rağmen hiç bir ize rastlanmadı. Komutan, çok ağır yolla seyrederek, o bölgeden ayrılmayarak, günün ağarmasını bekledi.

12 Mayıs 1923 tarihinde gün ağarırken Trabzon'un 6 mil açığında Batum rotası üzerinde seyreden bir motor görüldü. Süvari silah başı em-rini vererek son yolla üzerine yaklaştı. Alemdar avını bulmuştu ve kaçırmak istemiyordu. Bir saa-te yakın bir süre izledikten sonra ona yaklaşmış ve önlemişti.

Eşkıya motoru Alemdar'ın hızla üzerine gel-mekte olduğunu görünce kıymetli eşyalarını aşa-ğı , denize atmaya başladı, bu arada bazılarının da denize atladığı görüldü. Eşkıya’nın bu durumuna gören Mustafa Nail Bey onlara, acıdı Alemdar'ı stopa aldırdı, düdük öttürdü. Denize atlamanın yan-lış bir şey olduğunu anlatmaya çalıştı. Komutan böyle düşünürken, stop etmelerinden yararla-narak denize atlayanlar yeniden motora alındı. Kim oldukları soruldu. Motor-dan sandalla üç kişi geldi. Yolcu olduklarını söylediler. Ancak, motordakilerin Pontuscu Sarı Yani çetesi-nin adamları oldukları anlaşıldı. Trabzon Liman Reisliğinden almış olmaları gereken hareket vize kâğıtlarını alarak Kaptanla 'elebaşlarının' gemiye gelmelerini, kaçarlarsa yakalayıp Trabzon'a götü-receklerini söylediler. Sandal, motora döndü. Alemdar Komutanı Mustafa Nail Bey (ERCİVELEK) Abacı Yanko çetesine yap-tıkları gibi; işi kan dökmeden ve çatışmaya gir-meden çözmek istiyordu, ancak buna olanak ol-madığını anlamakta gecikmediler. Alemdar'ın ateş gücü motordakilerin gücünden çok azdı. Alemdar'daki 19 mavzere karşı motorda 50 tüfek vardı. Ancak Alemdardakiler, kolayca kurşun işlemeyen, sac küpeşte siperi arkasında dövüşecekler, buna karşın motordakiler, şiddetli yaylım ateşi karşı-sında delinecek olan ahşap güvertede kalacak-lardı. Motor rahatça batırılabilecekti.

Sandal motora gittikten sonra eşkıyalarda bir kaynaşma oldu. Çok kısa uzaklıktan ateşe başla-dılar. Alemdar komutanı Mustafa Nail Bey silahlı müfrezeye ateş emrini verdi. Mahmuzlamak için de makine dairesine hücum emrini iletti. Deniz üstünde bir muharebe başlamıştı. Alemdar'ın kumanda böl-gesi olan köprü üstüne ateş yağıyordu. Saldıran Alemdar'ı hareketsiz bırakmak istiyorlardı, zik-zak yaparak mahmuzdan kurtulmak için çabalı-yorlardı. Motordaki insanlarda heyecan, telaş son kerteye ulaşmıştı. Onlara da isabet oluyor ve bağırtmalardan yaralananlar olduğu anlaşılıyor-du. Motordakiler atışlarını tam köprü üstünde yoğunlaştırdılar. Gemiyi buradan yönetmek olana-ğı kalmamıştı. Bir aralık istim borusunu kurşun deldiğinden geminin düdüğü öter kaldı. Mustafa Nail Bey’in önündeki ayar pusulası da isabet aldığından parçalandı. Kurşun yağmuru altında baca ve köprü üstünün tahta bölümleri delik deşik oldu. El dü-men donanımını donattırarak Alemdar'ı kıçtan yönetilir bir duruma getirdiler.

Mustafa Nail Bey işi kestirmeden çözmek için, bir aralık motoru mahmuzlamak istediyse de, hızlı motor, önünden kolaylıkla kaçıyordu. Mu-harebe yarım saat kadar kıyasıya sürdü. Çeteciler geminin ahşap kısımlarında çok büyük tahribat yapıyorlardı. Buna karşı kendi motorlarında da tehlikeli yaralar açılmaya başladı. Nişancı olan jandarmaların ve özellikle Teğmen Sururi ve Arif Beyler' in boşa gitmeyen kurşunları, eşkıyanın çoğunu öldürüyordu. Paniğe kapılan çeteciler, Türkler' in eline geçmesin diye kadınları diri diri denize atmaya başladılar.

Alemdar olanca hızıyla motorun üzerine yö-nelmişti. Onu mahmuzlayıp batıracaktı. Bu sıra-da motorun makinesine bir mermi rastladığından, stop edince eşkıyalar çaresiz kaldılar. Artık Alemdar'ın motorlarını mahmuzlayarak batıracağını ve hepsinin birden boğulacaklarını sandılar. Ateş ke-serek beyaz çarşaf gösterdiler. Bu teslim olduk-larının bir işaretiydi. Mustafa Nail Bey hep-sini canlı olarak yakalamak istediğinden, motoru batırmaktan caydı ve ona yaklaştı. Asker ve su-bayları küpeşte gerisine güven altına aldıktan sonra motora yaklaştı. Fakat stop durumundaki motor yeniden çalışmaya başladı ve zikzaklar ya-parak yine mahmuzdan kurtuldu. Alemdar'ın çok yaklaştığını gören çeteciler oldukça yakın uzak-lıktan tekrar ve şiddetli olarak ateşe başladılar, çarpışma yeniden kızıştı. Yüzden fazla tüfekle ateş eden eşkıyanın kurşunları Alemdar'ın saclarına çarpıp biri belki on oluyordu. Atış yerleri-nin demirleri mantar ve kaputlarla örtülerek teh-likeli sıçramalar önlendi. Mustafa Nail Bey, ateşleri kesilinceye kadar ateşe devam karar verdi.

Mustafa Nail Bey önlerinde zikzak-lar yapan motorun dümencisine ateş etmeleri için Sururi ve Arif Beyler’e emir verdi. Vurulan dü-menci papaz giysiliydi. Yerine bir diğeri geçti, O'da vuruldu. Eşkıyaları yöneten eli silahlı bir papaz daha dümene geçti. Yine zikzaklar başladı. O da vu-rulanca motor hareketsiz kaldı ve ateş kesildi. Mo-tora yaklaştılar. Gemiden indirilen sandalla Nuri Arif Bey komutasında 8 kişi motora gitti. Araların-daki açıklık on metre olunca elinde tabancası ile Nuri Arif motora girdi ve motoru Alemdar'a bağ-ladılar. Motorun içi yaralı ve ölülerle doluydu. Sağlam kalıp teslim olanlar, onlara canavarca ba-kıyorlardı. Çetenin lideri Sarı Yani de ölüler arasında idi. Yaralılara insanlık görevi yerine ge-tirilerek yardım edildi. Silahlar toplandı, Alem-dar'a taşındı.

Silahlı 130 eşkıyadan 90 kadarı ölmüştü. Koru-ma önlemleri sayesinde Alemdar da hiç kimsenin burnu bile kanamamıştı. Motor kaptanı Rizeli Ahmet Kaptan ilk çatışmada çeteciler tarafından öldü-rülmüştü, diğer iki Türk tayfa su içinde korundu-ğundan hayatta kaldılar. İki saat süren bu çatış-madan, motoru yedeğe alarak Trabzon'a doğru ha-reket ettiler. Alemdar da insanca kayıp yoktu ancak gemi hasar görmüştü. Pusulası kullanılmaz duruma gelmiş, köprü üstüne ve diğer bölge-lere iki binden fazla mermi isabet etmişti.

Trabzon'da sağ olan kadınlardan başka 35 er-keği ölülerle beraber Hükümete teslim ettiler. Bu kanlı başarıdan sonra denizden kaçmanın ardı kesildi. Bütün Kurtuluş Savaşımız boyunca va-tandaşlarımızı dağa kaldırarak işkence yapanlar, insanlık dışı davranışta bulunanlar geçte olsa adalet önünde hesap verdiler ve kurşuna dizildiler. Alemdar yine eskisi gibi birçok tehlikeleri göze alarak savaş araçlarını ve göçmenleri taşıma-ya devam etti. Savaş sonuna kadar vatana ve mil-lete değerli hizmetlerde bulundu. (4)

Son olarak Merhum Nurettin PEKER’den devraldığımız tarihi misyon ile Mustafa Nail ERCİVELEK’in değerli eşi Merhum Hadiye ERCİVELEK hanımefendiyi de yad edelim. Nurettin PEKER, Öl Esir Olma adlı eserini hazırlama çalışmaları sırasında 1959 yılının baharında Küçükyalı da ki evlerinde ERCİVELEK ailesini ziyaret eder. Hadiye Hanım ağır bir ameliyat geçirmiştir. Nurettin PEKER Hadiye Hanım’ın yiğitliğinden dem vurarak şu bilgiyi verir. “Hadiye ERCİVELEK Hanım, Alemdar’ın Trabzon-Batum- Novorossisk aralarındaki taşıma ve yaptığı karakollarda Trabzon Nakliyatı Bahriye Kumandanlığının ısrarlarına rağmen rahatça evinde oturmayıp egemenlik uğrunda savaşan kocasının yanından ayrılmadığı ve Alemdarın maskot ablası olarak elinde dürbün, enginlerde gördüğü düşmanı haberlediği ve kocasına yardımcı olduğu gerçektir.” (5)

Makalenin hazırlanması sırasında Mustafa Nail Beyin kızı Tezer Sungur (ERCİVELEK) Hanımefendi ile bağlantıya geçerek ondan babası ile ilgili bilgiler istedik Sağ olsun bize aşağıdaki bilgileri yolladılar:

“Babam Mustafa Nail Bey Trabzon ilinin Faroz mahallesinde doğdu. Babası Ömer Efendi tüccar idi. İstanbul ve Trabzon arasında zahire ticareti yaparmış. O zaman çocukların ilk eğitimi mahalle mektebi adı altında sarıklı bir hocanın yönettiği okullarda olurmuş. Babam da böyle bir okula gönderilmiş. Ancak bir süre sonra ilgisi mektepte öğretilenlerden ziyade okul yolundaki bir manastır inşaatına yönelmiş. Bir kaç gün okula gidiş saatinde evden çıkıp dönüş saatine kadar bu inşaatı seyretmeye başlamış ve okuldan döner gibi eve dönmüş. Fakat mektepteki Hoca babamı merak edip evine haber gönderip sağlığı hakkında bilgi istemiş. Böylece annesi okula gitmediğini öğrenmiş ve babası Ömer Efendinin çok kızacağını söyleyerek Mustafa'yı korkutmuş. Mustafa bu korku ile bir çare düşünmüş. Aklına İstanbul'da oturan yakınları gelmiş. Halası ve eniştesi İstanbul'da limana çok yakın oturuyorlarmış. Eniştesi sarayda görevli imiş.

Böylece Mustafa evlerinin önündeki incir ağacından bir sepet incir toplayıp gerekli eşyalarını da bir çıkın yaparak limana inmiş. Orada babasının dostlarının dostlarından tanıdığı, gemisi ile İstanbul'a gidip gelen bir kaptanı elinde incir sepeti ve çıkını ile ziyaret etmiş. Sepeti babasının gönderdiğini, kendisini İstanbul'daki halasının yanına götürmesini rica ettiğini söylemiş.

Kaptan bu işe şaşırmakla birlikte, çocuğun kararlı duruşu karşısında Mustafa’yı gemisine kabul etmiş, birkaç saat sonra demir alarak İstanbul’a hareket etmiş. Akşam Mustafa eve gelmeyince aile meraka kapılmış, babası tüm sahili, limanı aramış, herkese sormuş, bir kişi Mustafa’yı birkaç saat önce demir alan gemiye binerken gördüğünü söylemiş.

Mustafa İstanbul’a indiğinde halasının evine gitmiş, halası onu gördüğüne çok sevinmiş, sevincini kocasına da aktarmış, O zamanlar evlerde kullanılan su kuyu ve çeşmelerden temin edilirmiş. Eniştesi, Mustafa’nın geldiğini duyunca, su tenekelerini ona vererek çeşmeden su getirmesini istemiş. O anda Mustafa ailesinden habersiz buraya gelmekle hata yaptığını kavramış, çaresiz bu işi yapmış, daha sonraları bu olayın kendisi için çok önemli bir hayat dersi olduğunu anlatırdı.

Babam eniştesinin aracılık etmesi ile Bahriye Mektebine girmiş, bu okulda başarılı olarak mezun olmuştur. Bu mektepte talebeyken kendisine sınıf arkadaşı diğer Mustafa ile karıştırılması için Nail adı verilerek, Mustafa Nail olarak anılmaya başlanmıştır. Genç yaşlarda komşu kızı olan annem Havva Hadiye hanımla evlenerek yuva kurmuştur.

İstiklal savaşında aldığı görevlerde bu savaşa neredeyse ailece katıldıkları söylenebilir, çünkü evdeki hanımlar her fırsatta- annesi ve kız kardeşi de dahil boş pirinç ve şeker çuvallarından çamaşır dikerek yoksul ve yarı çıplak askerlerin giyinmesini sağlamışlar. Ailemiz Mustafa Nail beyin görevi nedeniyle çok sık yer değiştirmişler, çoğu kere denklerini açmadan başka görev yerlerine gitmişler. Ayrıca annem Hadiye Hanım, Alemdar gemisinde de eşiyle birlikte zaman zaman bulunmuş, Pontus çetelerinin yakalanması olayı sırasında Hadiye Hanım elinde dürbünüyle eşine yardımcı olmuştur. Hadiye Hanım Mustafa Nail Beyden 2 yıl önce 1963 yılında vefat etmiş ve Küçükyalı’daki aile kabristanına defnedilmiştir.”

Not: Mustafa Nail ERCİVELEK’in torunu Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, Öğretim Görevlisi Elif SUNGUR Hanımefendi 2008 yılında Gazi Alemdar Müzesine dedesine ait dürbün, meçler ve geminin orijinal sancağını bağışlamıştır. Ayrıca dedesi ile ilgili bu çalışmamda birinci elden bilgilere ulaşmamda büyük destek vermiştir kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum.

KAYNAKÇA

1- Transkrip Denizcilik Müzesinde görevli olan Dil Uzmanı Mehmet AKTAŞ tarafından yapılmıştır. Tarihler tarafımızdan miladi yıla çevrilmiştir.

2-Nurettin PEKER, Öl Esir Olma, İstanbul, Sayfa:106-108

3- Nurettin PEKER, Öl Esir Olma, İstanbul, Sayfa:113

Erol MÜTERCİMLER Destanlaşan Gemiler Hamidiye-Yavuz-Nusrat-Alemdar Sayfa: 225-237

4- Nurettin PEKER, Öl Esir Olma, İstanbul, Sayfa:121-126

Erol MÜTERCİMLER Destanlaşan Gemiler Hamidiye-Yavuz-Nusrat-Alemdar Sayfa: 238-242

5- Nurettin PEKER, Öl Esir Olma, İstanbul, Sayfa:112

 
Gösterim : 4160
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 21640606, Bugün: 591 kez ziyaret edilmiştir.