Kayıt Tarihi: 5 Ağustos 2017 Cumartesi 17:44
Seyahatnamelerde Ereğli
1961 yılının 6. Ayının 16'sında Eregli'de iki kuşaktır eczacı bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldim.Turgut Reis Ilkokulu'nun ardından Galatasaray Lisesi'ni 1980'de bitirdim..On yaşlarından beridir kokusunda büyüdüğüm Memleket Eczanesi beni eczacı yaptı.Askerlik görevini yerine getirdiğim 1986-87 Çanakkale Deniz Hastanesi dönemi dışında dedemin eczanesinde babamla birlikte çalıştık.Halen üçüncü kuşak olarak dede yadigârı Memleket Eczanesi'ni sürdürmeye çalışırken 2004'ten bugüne Ecz. Sabit Duran'ın Ereğli Tarihi'ni yayınlamak üzerine başladığım çalışmalar beni bir yerel tarih tutkunu haline getirdi.Geçen yılsonu yayımlanan "Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde Ereğli" adlı bir kitabım var..
Piotr Alexandrovitch Tchikhatchov

1812-1890 tarihleri arasında yaşamış Rus coğrafyacı, yerbilim uzmanı ve kâşif olan Tchikhatchov, asker bir babanın çocuğudur. Petersburg’da başladığı üniversite eğitimini Fransa’da tamamladığından ötürü eserlerini ağırlıkla Fransızca yazmış ve Pierre de Tchihatcheff adıyla yayınlamıştır.

Oldukça uzun bir dönem yaşadığı Türkiye üzerine değişik eserler de veren bilim adamının en önemli çalışması yaşamının yaklaşık yirmi yılını adadığı Küçük Asya adlı sekiz ciltlik çok ayrıntılı incelemesidir.

1842’de Altay Dağlarında coğrafya ve jeoloji üzerine bir keşif gezisine katılarak 1845’de sonuçlarını yayınlayan (1) Tchihatcheff, o tarihe kadar ulaşılmamış bu bölgelerdeki göçebelerin geleneklerini gözlemlemesi, bazı nehirlerin kaynaklarının keşfini gerçekleştirmesi açısından Rus coğrafya biliminde halen çok önemli bir kişilik olarak anılır. Değerli jeolojik ölçümleri sonucu bölgede gözlemlediği bazı dağlar hâlen onun adıyla anılır.

Bu yayının ardından Tchihatcheff, hayatının yirmi yılını Küçük Asya’da geçirir. Önce Dışişleri Bakanlığında çevirmen olarak görev alarak İstanbul’daki Rusya Konsolosluğunda iki yıl görev yapar ve Türkçeyi öğrenir. 1847’de istifa ederek 1863’e dek sürecek sekiz ayrı gezi ile Doğu Anadolu, Doğu Trakya ve Anadolu’nun değişik bölgelerini dolaşarak incelemeler yapar. Yolculuk rotasını gösteren 1867 tarihli haritadan Ereğli’ye de geldiği anlaşılan Tchihatcheff’in yıllar süren çalışmaları sonucu, bölgelerin modern haritalarıyla birlikte 1853’den itibaren yayımladığı en önemli eseri Küçük Asya (2) olmuştur. Eser, dört büyük bölüm halinde, sekiz ciltten oluşur: Karşılaştırmalı Fiziki Coğrafya(1853), Klimatoloji ve Zooloji(1856), Bitkibilim (1860-2 cilt), Paleontoloji ve Jeoloji(1866-69, 4 cilt).

Bu büyük hacimli eserin Karşılaştırmalı Fiziki Coğrafya altbaşlıklı 614 sayfalık I. cildinde Ereğli’den dört ayrı bölümde kısaca söz edilir. “Genel Yapı-Sahiller ve Denizler” konulu II. bölümdeki anlatım şöyledir(3):

Boğazın kuzey çıkışından itibaren, sahil ortalama olarak doğuya doğru yaklaşık 46 fersahlık (4) dalgalı bir hat izler. Bu sahada, kıyının yükseltisi en belirgini Kefken Dağı olan hafif dalgalanmalarla ilerler. Sakarya ağzından yaklaşık 11 fersah doğuda kıyı kuzey-kuzeydoğuya doğru yönelerek İnceburun’la [metinde Iradj bournu] (antik çağın Lepte Promontium’u) biten bir yay çizer. Bu çıkıntı, Sinop berzahı ile sona erer. Ereğli’den Sinop’a dek yaklaşık 89 fersah boyunca devam eden bu büyük yay, hafif dalgalı kıyılardan oluşur, zaman zaman küçük koylar oluşturan burunlara sahiptir. En önemlileri arasında, Ereğli körfezinin kuzeydoğusunu sınırlayan Baba Burnu, Amasra körfezinin doğusundaki Divan Burnu, Kidros [Gideros] koyunun doğusunu tutan Kerempe Burnu -bir öncekinden yaklaşık 6 fersah kuzeydoğuda bulunan bu burun, antik çağda abartılı bir önem verilen Carambis Promontium’udur-, İstefan Burnu, Küçük Asya kuzey kıyılarının en kuzey ucunu oluşturan Başçı Burun ve son olarak da Sinop berzahının doğu ucu olan Boştepe Burnu gelir.

“Karadeniz’in Akarsuları” konulu IV. Bölümdeki anlatım ise, aşağıdaki gibidir(5):

Melen deresi [metinde Milan-sou] ile Ereğli bölgesi arasında kalan yaklaşık 10 fersahlık kıyı şeridi boyunca birçok küçük akarsu bulunur ama hiçbiri anlatmaya değer değildir.

Ereğli’nin hemen yanıbaşında aynı zamanda Kılıç-su [metinde Kilidj-sou] olarak anılan Arslan Irmağı [metinde L'Arslan-irmak] denize dökülür. Kaynağı Ereğli’nin yaklaşık 5 fersah doğusunda, Karapınar [metinde Karabounar] köyü yakınlarında, Çile Dağı’nın [metinde Tchila-dagh] kuzey yamacındadır. Önce güneybatıya doğru akan ırmak daha sonra Ereğli’ye yönelmek için kuzeybatıya doğru dönen bir eğri çizer. Kaynağına yakın bölgelerde son derece güzel bir ormanlık vadinin içinden zaman zaman şelaleler oluşturarak, bazen de geniş bir bölgede sakince akarak ilerleyen zayıf bir ırmaktır. Karapınar köyünün yaklaşık 3 fersah güneybatısında, yüksekliği 295 metredir. Karapınar’a 5 fersah uzaklıkta, Kızılcapınar [metinde Kezildja-Bounar] yöresinde Arslan-ırmak dar vadisini terk eder ve kendisini çevreleyen tepelerin sona erdiği Ereğli ovasına girer. Arslan-ırmak yazın nerdeyse yürüyerek geçilebilir sığlığa ulaşır. Bu nehir hiç şüphesiz antik çağda Lycus olarak adlandırılan, Plinus’un Heraklea’nın yanıbaşına yerleştirdiği nehirdir: «oppidum Heraclea Lyco flumini adposilum». Arrianus, Periplus’unda Lycus’un Heraklea’dan 20 stadion uzaklıkta olduğunu yazarken bu konuda çok nettir. Oysa Arslan-ırmak ağzı sözü geçen kente en azından bir yarım fersah uzaklıktadır; bu da Arrien’in değerlendirmesiyle oldukça çakışır, çünkü 20 stadion bir fersah yapmaz.(6)

Arslan-ırmak ağzıyla Filyos arasında sahilde önemli bir akarsu yoktur, aralarında antik yazarların Oxinas ve Callichorus olarak söz ettikleri Öküşne [metinde Iksina-sou] ve Çürük [metinde Tchuruk-sou] dereleri göze çarpar.

Eserde Cehennemağzı mağarası “Termal Sular-Hidrografi Özeti” konulu VII. Bölümde “Rodos’lu Apollonius Acheron burnu yakınlarında (Karadeniz Ereğlisi[metinde Erégli du Pont]) sürekli kötü kokulu soğuk hava kabarcıklarının çıktığı Hades’in mağarası’ndan söz eder” şeklinde bir cümle ile konu edilir.(7)

Eserde son olarak, “Batı ve Kuzey Bölge Dağları” konulu IX. Bölümde (8) şu bilgiler vardır:

Ereğli kentinin doğusunda, Bitinya yarımadasının karakteristik dağ yapısı gitgide azalarak yerini az çok önemli yükseklikte dağ sıralarına bırakır ve kaybolur.

Aynı şekilde, Ereğli’nin doğusuna az kala, yaklaşık iki fersah boyunca kıyı Ova dağı [metinde l'Ova-dagh] ile sınırlanmıştır. Orta yüksekliğe sahip bu sıra, doğu ucuyla Karadağ’a [metinde Le Kara-dagh] dar bir açıyla bağlanır ve bu durum iki sıradağa oldukça düzgün bir üçgen biçimi verir. Akarsuları anlatırken bu iki sıradağı geçen vadi sistemlerinden söz etmiştik. Karadağ, Ova dağıyla birleşme noktasında; bir ucu deniz kıyısına yaklaşırken güney ucu Yayla dağının [metinde Yaïla-dagh] bir bölümünü oluşturan ve Filyos çayının [metinde Filias-tchaï] geçtiği vadinin batı kenarını meydana getiren bir sıra yükseltilerin önünü keser.

Birinci cilt, eki olan albümünde geçen ay da belirttiğimiz gibi, Ereğli’nin 19. Yüzyıla ait en güzel gravürlerinden biri olan Jules Laurens’e ait bir gravür içerir.

Eserin diğer ciltlerinden 842 sayfa hacmindeki Klimatoloji ve Zooloji altbaşlıklı II. cilt, 587 sayfalık ilk bölümünde Anadolu’nun iklim özelliklerini bölgelere ayırarak inceler. Klimatoloji bölümünde çok kısa bir bölüm, Ereğli’ye değinir :

Birinci yönde giderken, zeytin ağaçlarının gitgide azaldığı ve Ereğli ile Boğaz girişi arasındaki Bitinya kıyısında, İstanbul’da [metinde Constantinople] olduğu gibi hiç rastlanmadığı görülür. Sinop’un batı tarafındaki tüm kıyı şeridinde kışlar oldukça sert, yazlar da çok sıcak geçer. İlkbahar geç başlar, sonbahar ise çok güzeldir. 200 metre yüksekliğinde olan Ovaköy’de [metinde l'Ovakoi] 20 Eylül tarihinde saat 2’de sıcaklık gölgede 17° ve bağıl nem 0,79.4; Bartın’da [metinde Bartan] (yükseklik 91 metre), 25 Eylül öğlen saatlerinde 21° ve bağıl nem 0,58.2; Güzelpazar’da [metinde Guelbazar] (Bartın’ın doğusu) 58 metre yükseklikte, 27 Ekim’de öğlen saatlerinde 18° ve bağıl nem 0,58.1; 30 Ekim’de Burunköy’de [metinde Bourounkoi] (Filyos’un güneyi) 91 metre yükseklikte güneş batımından hemen önce, 17°; 30 Temmuz’da Sungurlu’da günbatımı saatinde 24° ölçülmüştür. (9)

Buradaki anlatımdan ve 1869 tarihli Kiepert çizimi “Tchihatcheff’in Küçük Asya Rotaları” başlıklı haritanın künyesindeki tarihlerden bilim adamının Ereğli’ye geliş tarihini 1849 yılı Eylül ayının ikinci yarısı olarak belirleyebildik. Haritada çizili rotadan Akçakoca’dan deniz yoluyla Ereğli’ye geldiği ve Gülüç vadisi yolu ile ayrıldığı anlaşılmaktadır.

II. cildin bölgenin hayvan dokusunun ayrıntıyla anlatıldığı ikinci kısmında Ereğli’den özel olarak söz edilmez.

484+676 sayfalık iki ciltten oluşan Bitkibilim konulu III. bölüm, Küçük Asya’nın bitki örtüsü özelliklerini bilimsel bitki isimlerine göre sıralayarak anlatmakta; Bölümün II. Cildinde, İki çenekliler sınıfından bir bitki familyası olan Asteraceae(Papatyagiller)in Senecioneae alt familyasına ait Doronicum (Kaplanotu) türü bir bitkinin anlatımında Ereğli adına rastlanmaktadır. (10)

Eserin Paleontoloji konulu bölgede bulunmuş olan fosillerin anlatımından yola çıkarak Küçük Asya’nın tarih öncesi çağlarını inceleyen IV. Bölümünün ulaşabildiğimiz baskılarında Ereğli’nin dört yerde söz edilir.

Bunları yerimizin sınırlarını zorlamamak için buraya almıyor, kitaba bırakıyoruz. (11)

DİPNOTLAR

(1) Voyage scientifique dans l'Altaï oriental et les parties adjacentes de la frontière de Chine [Doğu Altay ve Çin sınırına bitişik bölgelere bilimsel yolculuk] – Pierre de Tchihatcheff – Chez Gide, Libraire-Editeur – Paris, 1845.

(2) Asie Mineure: Description physique, statistique et archéologique de cette contrée [Küçük Asya: Bölgenin fizikî, istatistiki ve arkeolojik anlatımı] – Pierre de Tchihatcheff –Gide et J. Baudry, Editeurs – Sekiz Cilt. Paris, 1853-1868.

(3) Asie Mineure: Description physique, statistique et archéologique de cette contrée [Küçük Asya: Bölgenin fizikî, istatistiki ve arkeolojik anlatımı] – Pierre de Tchihatcheff – Cilt I Sayfa: 41-42.

(4) Metrik sistemin kabulünden önce kullanılan bir ölçü birimi olan fersah, dünya çevresinin 25’de biri olan 4,4448 km uzunluğundadır.

(5) A. G. E. – Cilt I Sayfa: 155-157.

(6) Ereğli Ticaret Sanayi Odası internet sitesinde Gülüç Irmağı şöyle anlatılır: “Gülüç Irmağı, uzunluğu 30-35 kilometre civarındadır. Kaynağı, Devrek ilçesi sınırındaki Hörgüçtepe yakınlarındadır. Irmağın ana kaynakları; Hörgüç deresi, Kurtsuyu deresi, Kızlar deresi ve Aydınlar deresi'dir. Bu dereler güneybatı yönünde akar, Ereğli yakınlarında vadisi genişler. Burada Ereğli ovası yer alır. Baraj yapılmadan önce Gülüç ırmağı ovada 2 kilometre kadar deniz seviyesinde ve yavaş şekilde akar, genişliği 40 metreye ulaşırdı. Kayıklar, yaklaşık olarak 2 kilometre kadar içerilere girebilirdi. İlçe merkezinin güneyinde denize dökülen ırmağın 67.000 hektar su toplama havzası vardır. Havzanın %55'i tarım arazisi, %30'u bozuk orman, %15'i maki, çalı, mera, dere yatağı ve iskân alanlarıdır.

Gülüç ırmağı'nın debisi 1.8 metreküp/sn. (ortalama), arazi 199.8 metreküp/sn.'dir. Lycus adıyla Yunan Mitolojisine, Kızlar dersi adıyla da Anadolu Efsanelerine konu olmuştur.”

(7) A. G. E. – Cilt I Sayfa: 373.

(8) A. G. E. – Cilt I Sayfa: 492.

(9) A. G. E. – Cilt II Sayfa: 373.

(10) A. G. E. – Cilt III - Botanique II Sayfa: 291.

(11) A. G. E. – Cilt IV - Paléontologie Sayfa: XI; XII-XIII; 75; 429-431.

 
Gösterim : 3927
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 21553155, Bugün: 3098 kez ziyaret edilmiştir.