Kayıt Tarihi: 10 Mart 2017 Cuma 11:57
Seyahatnamelerde Ereğli
1961 yılının 6. Ayının 16'sında Eregli'de iki kuşaktır eczacı bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldim.Turgut Reis Ilkokulu'nun ardından Galatasaray Lisesi'ni 1980'de bitirdim..On yaşlarından beridir kokusunda büyüdüğüm Memleket Eczanesi beni eczacı yaptı.Askerlik görevini yerine getirdiğim 1986-87 Çanakkale Deniz Hastanesi dönemi dışında dedemin eczanesinde babamla birlikte çalıştık.Halen üçüncü kuşak olarak dede yadigârı Memleket Eczanesi'ni sürdürmeye çalışırken 2004'ten bugüne Ecz. Sabit Duran'ın Ereğli Tarihi'ni yayınlamak üzerine başladığım çalışmalar beni bir yerel tarih tutkunu haline getirdi.Geçen yılsonu yayımlanan "Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde Ereğli" adlı bir kitabım var..
Louis Vivien de Saint-Martin

1802-1897 tarihleri arasında yaşamış ünlü bir Fransız coğrafya bilgini olan Saint-Martin, 1821 yılında Fransa’nın ilk coğrafya cemiyetinin kurucuları arasında yer almış olan, ülkesinin coğrafya tarihinde önemli bir kişiliktir. 1823 yılında ilk olarak Fransa’nın İdari ve Seçim Bölgeleri Haritasını hazırlamış, 1825’de bir Dünya Atlası yayımlamıştır.

İlerleyen yıllarda özellikle tarihsel coğrafyaya yönelen bilim adamı, 1873 yılında Histoire de la Géographie et des Découvertes Géographiques: depuis les temps les plus reculés jusqu'à nos jours (Coğrafi Keşifler ve Coğrafya Tarihi: En eski devirlerden günümüze kadar) adlı ünlü kitabını yayımlar.

12 yapraklık bir atlas da içeren bu kitabın sadece Küçük Asya’yı içeren daha ayrıntılı bir versiyonu (1) 1852 yılında çıkar ve Ereğli ile ilgili üç paragraflık bir bölüm içerir. Saint-Martin’in antik dönem coğrafyacılarının eserlerinden başlayarak yaşadığı döneme kadar bölgeyi ziyaret etmiş tüm seyyahların kitaplarından da yararlanarak hazırladığı bu eserin Kuzey Amerika ve Hindistan’ı konu alan birer baskısı da vardır.

Kitapta Ereğli’yi anlatan bölüm aşağıdaki gibidir (2) :

Bol miktarda suyun akışını toplayan bu aşağı Billæus (3) havzası, bizi deniz kıyısına götürecek. Denize ulaştığı noktanın biraz batısında ya da solunda, Filyos (metinde Filias) köyü, antik grek kenti Tium’un yakınında kurulmuştur. Bu noktadan on beş mil güneybatıda geçmiş zamanlarda ünlü Heraklea gelişmişti; zamanında Pontus kıyı şehirlerinin kraliçesi olarak bilinen bu kent, eski büyüklüğünden bugün sadece Ereğli’ye (metinde Érégli) dönüşmüş olan ismini ve toprağı kaplayan harabeleri korur. Heraklealıların iki dev mendirek inşa ederek kurdukları yapay liman bugün yıkılmış ve kumla dolmuştur. Sadece toprak insanı hayran eden verimliliğinden bir şey kaybetmemiştir, ancak bugünkü sahiplerinin kayıtsız tembelliği sonucu eski günlerini arar durumdadır. Sahilden bakıldığında, bahçelerinin yeşilliği içinde kaybolmuş değişik renklerde boyalı düzensiz yerleşmiş evleriyle göze çok hoş görünür; ancak yeşilin zenginliği, Müslüman ülkelerdeki günümüz kentlerinin çoğunda görülen perişan manzarayı gizlemeye yarar sadece. Ereğli’nin nüfusu yedi bini ancak geçer; ticareti önemsizdir ve sanayisi neredeyse sadece maroken (4) üretimine dayanır.

Heraklea’yı çevreleyen bölge büyüleyici bir manzara sunar. Çam, kayın ve vadilerin iki yakasına zarifçe eğilen büyük çınarlarla kaplı tepeler; her tarafta ceviz, ıhlamur ve kestane ağaçlarının kalın gövdelerine başıboş dolanmış vahşi asmalar. Şehrin biraz alt tarafında denize dökülen ve şiirsel adı Kılıç-su (5) olarak değişmiş olan Lycus’un kıyılarında dışbudak, kayın ve kavak ağaçları karışık halde yükselir; akarsunun cilveli dönüşlerini ve dalgalarını resimlendirir. Buğday, yulaf ve keten ekili çok az sürülmüş ve hiç gübre ile tanışmamış tarlalar manzarayı zenginleştirir. Rüzgârın tazeliği, havanın temizliği ve denizin mavisinin verdiği ferahlık, bu mutlu doğayı İtalya’nın güzel görünümlerine benzetir. Manzaradan, bu kıyılarda Eski Yunanlıların nasıl parlak bir kent kurduğu rahatça anlaşılabilir. (6)

Heraklea’nın yakınlarında zamanında Acherusiya mağarası adıyla ünlü bir mağara vardır, bu doğal dehlizlerden biri karanlık derinlikleriyle insanların hayal gücüne ciddi tesir etmiş ve geçmiş zaman yaşlılarının batıl inançlarının etkisiyle korkunç hikâyeler anlatmasına yol açmıştır. Bu dehlize sayısız kurbağaya ev sahipliği eden bir derenin aktığı vadiden ulaşılır. Tepenin yamacı birçok mağara bulundurur. İçlerinden biri keskiyle düzleştirilmiş ve görünüşüne göre pagan rituellerinin kutlanmasına hizmet etmiştir. (7) Ancak efsaneye göre gerçek cehennemin girişi Herkül’ün Kerberos canavarını zincire vurmak için indiği mağaradır. Türkler, korkularından ötürü bu putperest tapınağından uzak dururlar. Çok dar bir açıklıkla, kayalardan sızan suların ıslatması sonucu zorlukla inilen çok dik ve nemli bir girişi vardır. İnsana kolaylıkla Tartaros’a (8) geldiğini düşündüren zifiri karanlık ve nemli sarmal bir merdivenden sonra muhtemelen bu gizemli labirentin derinliklerini ve geri kalanını kaplayan bir tür göle gelinir. Suyunun tadı, yeraltından denizle bağlantısı olduğunu doğrulamaz.

Saint-Martin, buraya almadığımız dipnotlarında bu satırları yazarken geçtiğimiz aylarda konu ettiğimiz Ainsworth ve Boré’nin Seyahatnameleriyle Jaubert’in eserindeki Allier de Hauteroche’un anlatımlarından yararlandığını belirtir..

DİPNOTLAR....

(1) Déscription Historique et Géographique de l’Asie Mineure – Vivien de Saint-Martin – Arthus Bertrandt, Librarie de la Société de Géographie – Paris, 1852

(2) A.g.e. Cilt 2, Sayfa : 463-464.

(3) Billæus Filyos ırmağının antik dönemdeki adıdır.

(4) Maroken kırmızı renkli bir tür deriye verilen isimdir. Köken olarak, ilk kez bu tür deriyle Fas’ta karşılaşan Fransızların ülkeye verdikleri isme (Maroque) dayanır.

(5) Bu noktaya bir dipnot koyan yazar, “Bu küçük nehrin antik dönemdeki gibi günümüzdeki ismi de ani taşkınlarının şiddetine dayanıyor hiç kuşkusuz. Kilidj-sou tam kelime anlamıyla kılıç-su -parçalayan, kökünden söken, yıkan su- demektir; Kurt anlamına gelen Yunan ismi Lykos, aynı taşkınlığı ve yırtıcılığı simgeler.” açıklamasını yapar. Bu anlatım, Ainsworth’den alıntıdır.

(6) Bu noktaya ve bir sonraki paragrafın sonuna birer dipnot koyan yazar, bu konuda iki ay önce konu ettiğimiz Fransız seyyah Boré’den alıntı yaptığını belirtir.

(7) Kilise Mağarası.

(8) Tartaros : Yunan mitolojisinde Cehennem.

 
Gösterim : 4220
YORUMLAR
zeki ibik / teşekkürler
çeviri ve yayın için teşekkürler sadun hocam...
0
2
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 21674154, Bugün: 349 kez ziyaret edilmiştir.