Kayıt Tarihi: 16 Kasım 2016 Çarşamba 13:27
Seyahatnamelerde Ereğli
1961 yılının 6. Ayının 16'sında Eregli'de iki kuşaktır eczacı bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldim.Turgut Reis Ilkokulu'nun ardından Galatasaray Lisesi'ni 1980'de bitirdim..On yaşlarından beridir kokusunda büyüdüğüm Memleket Eczanesi beni eczacı yaptı.Askerlik görevini yerine getirdiğim 1986-87 Çanakkale Deniz Hastanesi dönemi dışında dedemin eczanesinde babamla birlikte çalıştık.Halen üçüncü kuşak olarak dede yadigârı Memleket Eczanesi'ni sürdürmeye çalışırken 2004'ten bugüne Ecz. Sabit Duran'ın Ereğli Tarihi'ni yayınlamak üzerine başladığım çalışmalar beni bir yerel tarih tutkunu haline getirdi.Geçen yılsonu yayımlanan "Kastamonu ve Bolu Salnamelerinde Ereğli" adlı bir kitabım var..
Minas Bijikşyan

Bu ayki seyyahımız, 1777-1851 tarihleri arasında yaşamış Trabzon doğumlu bir Ermeni rahip.

Ailesinin gönderdiği Venedik’te yetişerek 28 yaşında rahip olmuş ve ömrünü bilimsel çalışmalara vakfetmiş bir kişi olan Bijikşyan, uzun araştırma gezilerine çıkarak, bunların sonunda dil-tarih ve coğrafya dallarında eserler vermiştir.

1817 yılında, Karadeniz bölgesini kilisedeki görevi nedeniyle adım adım dolaşır. Uğradığı yerlerdeki kilise kayıtlarını inceler, kitabeleri okur. Karadeniz’in o dönemdeki durumunu bir tarihçi edasıyla ele alır. Karadeniz sahillerinde eski çağlardan yaşadığı döneme kadar mevcut kavimlerin, tarihe karışmış toplulukların ve zamanla değişime uğrayan etnografik durumların tahlili, antik dönem tarihçilerinin anlatımlarıyla yaşadığı dönemin ayrıntılı bir karşılaştırmasını yapar. Heredot’tan, Arrianos’tan başlayarak bahsi geçen eski devirleri yakın zamana kadar inceleyen Bijikşyan’ın Pontos Tarihi adlı eseri 1819’da Venedik’te yayımlanır. Türkiye’de ilk yayımı, 1969’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından Karadeniz Kıyıları Tarihi ve Coğrafyası adıyla yapılmıştır. (1)

Eserin daha sonraki bir baskısındaki (2) Ereğli bölümü anlatımı aşağıdaki gibidir:

Karadeniz kıyısında meşhur bir liman şehri olan Ereğli'nin eski adı Pontos Heraklea'sı olup Rumlar zamanında da aynı adın bozuk bir şekil olan Panderaki idi. Meskûkatda (eski paralarında) ΗΡΑΚΛΕΙΑΣ ΠONTΩ yazılıdır. Alapli'den on sekiz, Fener'den de iki yüz mil uzakta bulunan Ereğli, vaktiyle çok meşhur bir başşehir olmuştur. Burada, Bababurunu'nun üzerinde Türklerin bir ziyaretgâhı, eski büyük bir hisar, yeraltında da göl gibi büyük bir kanal vardır. (3) Hisarın muazzam taşlarına bakılınca, dört köşe kulelerle çevrili eski şehrin kalıntıları ile yapılmış olduğu anlaşılır. Hisarın içinde, her tarafta yazılı sütunlar ve kârgir binalar görülür. Bir ca¬mi’nin yanında(4), eski bir bina kalıntısı olan bir mermer taşın üzerinde, Grekçe olarak "Roma kralı otokrat Ogüst Trayanos" yazılıdır.

Kara tarafında, muazzam mermer taşlarla yapılı eski bir kapı ve kadim şehre ait bazı eski binalar vardır. (5) Strabon bu limandan büyük sitayişle (övgüyle) bahseder, fakat Cenovalıların yap¬mış oldukları sed bozulmuş olduğundan liman şimdi emin bir yer değildir. Bu sed, kuzey rüzgarına karşı yapılmış olan eskisinin temeli üzerinde bina edilmişe benziyor. Koy çok ge¬niş olup emniyetli olmadığı için sed denizin içine yüz arşından fazla uzatılmıştır.

Ereğli devleti sikkesinin bir yüzünde, sağ elinde bir yu¬nus balığı, sol elinde de dişli çatal olduğu halde deniz ilâhı Poseidon'un tasviri resmedilmiştir ki bu, Ereğlililerin denizde çok kuvvetli olduklarını gösterir. Filvâki(övgüyle), Ereğli, Büyük İskender'in halefi olan Ptolemeos'un yardımına, mürettebatı üç bin kişilik muazzam bir geminin dahil olduğu bir filo sevk etmiş, Bizanslılara karşı da kırk gemi inşa etmişlerdi. Mihridates, Kios (Sakız) adası halkını buraya sürmüştü.

Bu güzel şehrin üç bin sene evvel kahraman Herakles ta¬rafından kurulduğu ve kendi ismi ile adlandırıldığı rivayet edilir. Orada 250 adım derinliğinde, korkunç bir uçurum vardır ki şairlerin dedikleri ve sikkelerde bulunan resimlere gö¬re, Herakles cehenneme oradan inmiştir.(6) Pausanias'a (7) nazaran(göre), orada Herakles'in heykeline taparlardı ve Kotas, şehri zapt ettiği vakit som altından yapılmış Herakles heykelini bul¬muştu(8). Ereğli'nin bolluğuna işaret olarak sikkelerin üzerinde bereket sembolü boynuz ve şifâlı otların çokluğundan dolayı hekimlik ilâhı resmedilmiştir.

Ereğli önce bağımsız bir cumhuriyet idi, fakat Kleark(9), Plato felsefesini öğrenmek üzere Atina'ya gittikten sonra halk arasında kargaşalık çıktığı için geri çağrılmıştır. Halk yeni kanunlar istiyordu. Kleark, halkın isteğini yerine getirdikten sonra nüfuzu büyüdü ve kendisini kıral ilan etti. Fakat on iki sene sonra, Bakküs şenlikleri esnasında öldürüldü ve yerine oğlu Timote geçti. Bu da onbeş sene saltanat sürdük¬ten sonra kardeşi Satiros, beş sene sonra da, iyiliklerinden dolayı "Hayırhâh" addedilen yeğeni iktidara geçtiler. Buna halef olan kardeşi Teniz, otuz senelik saltanatı esnasında devleti büyütmüştür. Buna, kadın Amastris halef olmuş fakat az sonra iki oğlu tarafından öldürülmüştür. Luzimahos, Amastris'in intikamını al¬mak üzere katil kardeşleri öldürdü ve Ereğli, yetmiş beş se¬nelik kırallıktan sonra, serbest şehir ilân edildi.

Daha sonra, Ereğli, Mihridates'in (10) himayesi altına girdi, fakat Roma ile de ittifak aktetti (imzaladı) ki bu, Dios mabedinin içinde bakır levhalara kaydedildi. Bilahere(daha sonra), Lukullus tarafından Ereğli'ye gönderilen Kotas, şehri hile ile zapt ederek kâmi¬len tahrip etti (tamamen yıktı). Bundan sonra, şehir kısmen yapıldı, kısmen de tarla haline getirildi. Daha sonra, Ereğli'ye Trabzon im¬paratorları hâkim oldular. Şehir, sonraları Cenovalıların eline geçti ve nihayet Fatih Sultan Mehmed tarafından feth edildi. Ereğli dağlarında eski binalar mevcud ise de, görüp tetkik etmeğe vakit bulamadım.

Bu anlatımın ardından, Bijikşyan görevi gereği, kentin Hristiyanlık tarihindeki konumunu şu şekilde özetleyerek Ereğli konusundaki anlatımını bitirir:

Ereğli, Hıristiyanlık devrinde de çok mâmur bir şehir ol¬muştu. Hıristiyanlığı orada havari Andre vaz etmiş ve Eustakeos'u piskopos olarak takdis ederek İstanbul'a göndermiştir. Bundan dolayıdır ki, İstanbul piskoposu takdis edildiği vakit takdis edilenin başına önce Ereğli metropoliti elini koyar. Aristo'nun şagirdlerinden (öğrencilerinden) Heraklides ve Likianos tarafından katl edilen meşhur prens Teodoros Stratelat Ereğlili idiler. Şe¬hirde Rumlara ait kilise ve okul vardır.(11) Buradan Okşine adlı bir ırmak akar. Plinius'a nazaran da, eski şehir, Ereğli tarlala¬rını sulayan Likos ırmağının kenarında yapılmıştı.

DİPNOTLAR...........................................................................

(1) Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası 1817 – 1819 / P. Minas BIJIŞKYAN ( Trabzonlu) - Tercüme ve Notlar: Hrand D.Andreasyan / İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. Yayınları - İstanbul, 1969.

(2) Pontos Tarihi - Tarihin Horona Durduğu Yer Karadeniz / P. Minas Bıjışkyan / Chiviyazıları Yayınevi İstanbul, 1998. S. 20-22.

(3) Ziyaretgâh’tan kasıt, Çeştepe’deki bugün “Havlucu Dede” adı verilen yatırdır. “eski büyük bir hi¬sar” denilen, kenti çevreleyen surlar ve kuleler; “yeraltında göl gibi büyük bir kanal” ise, Cehennemağzı Mağaraları olsa gerektir..

(4) Orta Camii.

(5) Sözü edilen Kapı, muhtemelen daha önceki aylarda konu ettiğimiz Tournefort’un da bahsettiği ve Eczacı Sabit Bey’in “65 yıl önce [1880’lerde] ayakta olduğunu” belirttiği Bozhane’deki Sur duvarına bitişik kapıdır. Binalardan biri ise, Hoepfner’in 1962 yılında yaptığı incelemede (Herakleia Pontike-Ereğli, Eine Baugeschichtliche Untersuchung -Bir Yapı Tarihi İncelemesi - Viyana, 1966) ayrıntılarıyla anlattığı, bir çok parçası yüzyılın sonunda Halil Paşa Konağı’nın yapımında kullanılacak olan yapı olsa gerek.

(6) Yazar burada, “Ed. Boré, Herakles mağarasını şu suretle târif eder: Mağaranın alelâde bir delik olan medhali (girişi) o kadar dardır ki sürünerek girilir ve kayalardan sızan su damlalarının elinizdeki mumu söndüreceğinden korkarsınız. Hayalde Cehennem yollarını canlandıran kesif (yoğun) bir karanlığın ve korkunç bir boşluğun içinde dolambaçlı bir merdivenden aşağı inildikten sonra, bu esrarengiz labirentin uzun ve derin kısımlarını dolduran bir nevi göle rastlanır. Göl suyu hiç te tuzlu olmadığından, onun yer altı yollarıyla denize bağlı bulunduğuna dâir ileri sürülen faraziyeler (varsayımlar) doğru olamaz (s. 211).” şeklinde bir dipnot koyar. Cehennemağzı Mağarası hakkında ilk yayını yapan Fransız Seyyah Édouard Boré, gelecek ayki yazının konusu.

(7) Pausanias, M.S. 2. yüzyılın sonlarında yaşamış Lidyalı gezgin ve coğrafyacıdır. “Yunanistan’ın Tasviri” adında dönemin coğrafi özellikleri için eşsiz bir kitabın yazarıdır.

(8) Kotas (Cotta) Herakleia’yı M.Ö. 1. yüzyılda fetheden Romalı General.

(9) Kleark (Klearkhos), bağımsız devlet olduğu dönemin ilk Herakleia Tiranıdır. Ardından gelen Tiranlar da aynı paragrafta sıralanmıştır. Amastris, Amasra kendinin kurucusu, Pers Prensesi ve Herakleia Tiranı Denisios’un (buradaki metinde “Teniz” olarak geçer) eşidir. Luzimahos (Lisimakhos) ise, İskender’in ölümünden sonra İmparatorluğu paylaşan generallerinden birisi ve Amastris’in Denisios’un ölümünden sonraki eşidir.

(10) Pontus İmparatorluğunun M.Ö. 112-63 yılları arasında yaşamış kralıdır.

(11) Buraya da bir dipnot koyan Yazar, Boré’den “Ayni müellif (s. 213), Ereğli nüfusunun 7000’i geçmediğini, Rum mahallesinin çok fakir 40 evden ibâret olduğunu, halkın en çok dericilikle meşgul olup bir nevi kırmızı ve sarı maroken imâl ettiğini söyler.” Şeklinde alıntı yapar.

 
Gösterim : 3786
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 21648068, Bugün: 3394 kez ziyaret edilmiştir.